Naif Karabatak
Fetva tamam, biber gazına devam!
Son yıllarda “biber gazı” fazlasıyla gündemimize girdi. Hatta gündeme girmekle kalmadı, ciğerlerimize kadar işledi. Böyle olunca da vatandaş merak ediyor, biber gazı dinen sakıncalı mıdır, değil midir, sağlığa zararı var mıdır, yok mudur, diye…
Eğer gazetelerde yer alan haber doğruysa (bugünlerde sıklıkla yalan haber yayınlanıyor) Alo Fetva hattını arayan bir vatandaş, biber gazının dinen caiz olup olmadığını sormuş.Fetva makamında bulunan ise buna cevap vermiş; sakınca yoktur…
Zira birçok ülkede toplumsal olayları bastırmada “en zararsız yöntem” olarak bunun tercih edildiğini söylemiş.
Ve gazeteler de doğal olarak bu haberi (yine söylüyorum, doğruysa) sayfalarına taşımışlar…
Aslında ilginç bir soru ve ilginç cevap.
Toplumsal olaylarda polisin “şiddet olmadan kontrolü eline alma” arayışları, demokratik ülkelerde sıklıkla gündeme gelir ve bu çalışmalar, “en az zarar vereniyle” değiştirilir.
Ancak biber gazı, gündemimizde çok kalmaya başladı.Taksim olayları nedeniyle neredeyse günün her saati, gazın tadına bakan vardı. Hatta bazılarında alışkanlık yapmış olmalı ki, “biber gazı yeme seansları(!)” bile düzenleyecek hale geldiler!
Eski İçişleri Bakanı, biber gazının organik olduğunu bile söyleyerek “zararsız” imasında bulunmuştu.Ancak, sonuçta bir gaz ve üstelik acı…
İsterseniz biber gazının bir insanda neler yaptığına bir bakalım…
2003 yılında, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi bir rapor hazırlamış.Raporda, etkilerin tamamının “geçici” olduğu özellikle belirtiliyor.
Vücuda değdiği yerde ısı artışı ve yanma hissine sebep oluyormuş.
Damarları genişletiyormuş.
Ağrıya yol açıyormuş.
Biber gazı ve tozlarının istenmeyen etkileri de bulunuyormuş.
Mesela burun sinirlerini duyarsızlaştırıp hapşırık, dolgunluk ve burun akıntısına neden olabilirmiş.
Tolere edilmeyen yanma hissine sebep olabiliyormuş.
Ve gözde geçici körlüğe yol açıyormuş…
Ancak, Alo Fetva hattını arayan vatandaş, “sağlık açısından durum nedir?” diye merak edip etmediğini bilmiyoruz. Belki de Sağlık Bakanlığını arayıp sağlık açısından da gazın “hazmedilebilir” olup olmadığına baktırmıştır ama bu konuda bilgimiz yok, eldeki haberle yetineceğiz.
Yani dinen caiz olup olmadığına bakacağız.
Diyanette o fetvayı kimin verdiğini bilmiyorum.
Bilsem iki kelam ederdim.
“Her ülkede bu tarz olaylarda bu tarz gösteri yapanlara, şiddete başvuru yapanlara karşı savunma biçimi geliştiriyorlar.” denilerek, biber gazına “caizdir” denmez…
“Devletimiz de bunu yapıyor.” denilerek de fetva verilmez…
“Daha önce de duyuru yapıyorlar zaten, astım hastaları varsa alandan ayrılsın, biraz sonra müdahale edeceğiz.” Sözü de aklamaz. Hatta benim de kurşuna alerjim var, ne olacak?
“Daha farklı şiddeti engelleyici savunma biçimleri de geliştirilebilirdi” sözü güzel ama aynı güzel sözü, “ama en uygunu bu” diye kanaat belirtmek ne oluyor, doğrusu anlayamadım.
Peki, “Karşı tarafa en az zarar veren budur ki kullanılıyor.” sözü de “devlet asla ceberut olmaz” yönünde kesin bir hükümdür ki, 90 yıldır “müşfik” devleti pek görmedik.
“Karşı tarafı dağıtmak için fiili bir müdahalede bulunulması lazım. Bu cop da olabiliyor. Başka ülkelerde polisler plastik mermi kullanılıyor. Yani bu noktada biber gazı kullanılmasında bir sıkıntı yok. En zararsızı biber gazıysa bununla müdahale edilmesi en doğrusudur.”
Sanki Diyanette fetva makamında bulunan birisi değil de, Emniyet Genel Müdürü konuşuyor.
En doğru sözünü, en sona sakladım…
Fetva makamında bulunan kişi “Yani dini açıdan bunların bu şekilde değerlendirilmesi doğru değil.” demiş.
Elbette! İşte bu…
İnsanların nasıl ekarte edileceği, nasıl etkisiz kılınacağı konusunda fetva verilecekse “hiç zarar vermeden” demekten başka elinden bir şey geleceğini sanmıyorum.Bunun için biber gazını, tazyikli suyu, copu veya işkenceyi tek tek dini açıdan değerlendirmek elbette mümkün ama hiç birisinde “cevaz” verecek bir yön bulunacağını asla düşünmüyorum.
Türkiye’de toplumsal olaylara müdahale,hiçbir zaman “insanın içini rahatlatan”türden olmadı.İşin içinde insan unsuru olunca, sinirlerini kontrol edemeyen polislerin şiddetine hep tanıklık ettik.Polis şiddetini tartışırken, gösterici şiddetini tartışmamak da bir başka eksiklikti.Sorun, insana bakış açımızla ve “gücü elinde bulundurmayla” direkt alakalıdır.Bunun iktidarda hangi partinin olmasıyla, göstericilerin hangi görüşte bulunmasıyla ilgisi yok.Polis şiddeti, tüm polislere mal edilemeyeceği gibi, gösterici şiddeti de tüm göstericilere mal edilemez.
Ve sorun, hiç suçu olmayan insanların şiddete maruz kalması veya “adaleti tesis etme makamında” kendisini gören polislerin var olmasıdır. Böyleleri hem suçu sabit görür, hem cezasını verir. Orada ne hakime, ne savcıya ve ne de avukata gerek olmaz.
Bütün bunlar biliniyorken, biber gazına “caizdir” diye fetva vermek, “sıkın, sıkabildiğiniz kadar” demekle aynıdır.
“Yarım doktor adamı candan, yarım hoca da adamı dinden eder” diye boşuna dememişler…
Twitimden seçmeler
Başkalarının başına gelen felaketlerden öyle ders al ki, başkaları senin başına gelecek felaketlerden ders almasın. (Yaşlı bir amca)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.