Naif Karabatak
Kaçınılmaz Olan Savaş Mı?
Yaşam, aslında bir savaş mı yoksa belirsiz bir zamanda kapını çalan mı, bilinmez ama bilinen, dünyanın en kötü eyleminin savaş olduğudur.
Arap Baharıyla başlayan bölgedeki hareketlilik, can kayıpları, mazlumların gözyaşları, mültecilerin sığınacak kapı aramaları ve bu uğurda canlarını feda etmeleriyle geçti.
Halen aynı bahar sürüyor, karakışı andırırcasına.
Bir fırtına esiyor bölgede, herkesi bir tarafa fırlatırcasına ama adına bahar diyorlar, bahar görmemişiz gibi.
Petrolle başlayan, altınla süren ve toprakla devam eden bir hâkimiyet mücadelesi var; netice, bir kukla koltuğa oturtturuluyor ve sonrasında oranın bütün zenginliği batıdaki belli ülkelere akıyor.
Bu arada özgürlük mücadelesi verdiğini sananlar çıkıyor.
Bazı terör örgütlerinin kendileri için mücadele ettiğini sanan saflar, ölümlerden ölüm beğenmeye başladığından habersizce umut bağlıyor.
Gözü yaşlı yavrular bir köşede boynu bükük duruyor.
Kadınlar, kayıplarına kayıp ekleyip, yanan yürekleriyle ne yaptığını bilmez hale geliyor.
Erkekler, ailesini kurtarmanın telaşında, boşa verilen çabanın da bilincinde. İki ateş arasında kalmak istemiyor ve bazen bu iki ateş, yüzlerce ateş olup çıkıyor.
Nereden kurşun gelirse gelsin, tetiğe dokunan el farklı olabiliyor ama irade aynı.
Bugüne kadar hiçbir savaşın galibinin olmadığını bilenler yanılıyor. Her savaşın bir galibi var ama bu asla o bölgenin insanı olmuyor.
Savaşı çıkartanlar, elini bulaştırmayanlar oluyor.
İhale alan terör örgütleri, bölge insanını kandıracak bahanelerin ardına sığınırken, asıl aldıkları görevi unutmadan, acımasızca katletmeyi sürdürüyorlar.
Hiçbir terör örgütünün, insana ve insanlığa vereceği hiçbir şey yokken, her şeyi veriyormuş/verecekmiş gibi davranmaları, bilgisayardaki ekran koruyucusundan farksızdır. Ekran koruyucusu kalktığında, korkunç gerçek ortaya çıkıyor.
Adının ne olduğuna, hangi amaca hizmet ettiğini söylemesine bakmıyorum; ne dini umurumda, ne ırkı, ne de taşıdığı kimlik veya eli tetiğe dokunanların rengi…
Hepsi, aynı amaca hizmet ediyor; İnsanlığı yok edenlerin piyonluğunu yeterimce yapmak, aldıkları paranın hakkını vermek…
Arap baharıyla başlayan bölgedeki savaşın ülkemize sıçramaması için verilen mücadele, tarihe altın harflerle yazılacak kadar büyük bir mücadeledir.
Çünkü terör örgütleri, onların uzantıları ve gönüllü hainlerin cirit attığı bir ülkede, vatanı ve milleti korumaya çalışmak o kadar da kolay değil.
Kendisini dev aynasında gören ülkelerin kuklası olarak ülkemizi içte karıştırmak isteyenlere karşın, dışta karıştırmak için mücadele de hiç eksik olmuyor.
Suriye’de yanan ve bir türlü söndürülemeyen ateş, ülkemizi ve insanımızı da sarsın diye uğraşılıyor. Buna karşın, Türkiye, bu savaşın içinde yer almamak için mızıkçılık yapan örgütleri püskürtmeye çalışıyor.
Haberlere yansıyan, yorumlara veya eleştirilere konu olansa bildik terör örgütlerinin farklı harflerle yazılmış şekilleri oluyor. Oysa onların hepsi birer kukla…
Onların hepsi, aldıkları görevi yerine getiren piyonlar.
Onların hepsi, bir alçaklığın gerçeğe dönüşmesinin mücadelesini veren zalimlerdir.
Bütün küçük zalimler, bütün büyük zalimlere hizmet için varlığını sürdürüyor.
Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya, büyük zalimlerin sadece birkaçı.
Küçük zalimler ise her ülkede, farklı adlarla oluşturulan, silah, mühimmat ve maddi destekle ayakta duran irili ufaklı terör örgütleridir.
Hepsi de bölgede bulunan insanların bir kısmını, farklı amaçlar için ortaya çıktığı şeklinde kandıracak argümanlar bulabiliyor.
Yine her dönemde olan hainler, “düşmanımın düşmanı dostumdur”u aşarak, “siyasi rakibinin düşmanı dostumdur”a gelmiş durumda.
Bunun için kendi ülkesini, kendi insanını hiçe sayıyor.
Ve bütün bunları barış adı altında, özgürlük adı altında sunuyor ve ne yazık ki bunlara inanan aptallar da bulunabiliyor.
Türkiye, sanıldığından daha çok zor bir süreçten geçiyor.
14 yıldır iktidarda olan AK Parti gitsin diye, ülkenin tamamını ateşe atacak kadar gözü dönmüş, ağasının ayağının altını öpen hainlerle dolu.
Oysa siyasi mücadele, siyaset sahnesinde yapılır ama ülke ve millet söz konusu olduğunda, bütün siyasi çekişmeler bir yana bırakılır.
Eğer vatan ve millet söz konusu olduğunda dahi, siyasi mücadeleden galip gelme adına ihanet sürüyorsa ve bu insanlar, bir sonraki seçimde milletten oy isteyecek yüzü de bulabiliyorlarsa, bu yüzsüzlük, gerçekten de ödüle değerdir.
Savaş, dünyadaki en kötü eylemlerdendir ve savaşın en iyisi, en kötü barıştan bile daha iyidir.
Buna rağmen bazen savaş kaçınılmaz gibi görülüyor, bazen de kaçınılmaz olan savaşa adım adım gitmek zorunda kalıyorsunuz.
Bunun tek sebebi, ülkemizdeki terör örgütleri ve onlara direkt veya dolaylı destek veren siyasi, STK ve oluşumlardır.
Yazık ki aynı ülkede, bu insanlarla aynı havayı teneffüs ediyoruz.
Savaş manyağı diyeceğimiz bu insanların, barış havarisi kesilmesi ise işin trajikomik yanıdır.
Tweetimden seçmeler
Sevginin bir günü olmaz, bir ömrü olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.