Kızları sömüren erkeklere özgürlük!

Ülkenin nasıl bir anda farklı kutuplara ayrıldığı son tartışmada çok daha net ortaya çıkmaya başladı. Öyle ki, bir anda “inananlar-inanmayanlar” değerlendirmesi, “AK Partililer-AK Partiye karşı olanlar” şeklinde algılanıp, değerlendirilmeye başlandı, diğerlerinde olduğu gibi…

Kızlı erkekli yurt veya öğrenci evine yeniden döneceğim.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aslında ne demek istediğinin çok anlaşıldığını sanmıyorum.Kızılcahamam’da kampta ve basına kapalı bölümde söylediği birkaç cümle, bir anda ülkenin gündemine oturdu.

Bir kez daha bakalım, Başbakan Erdoğan ne demiş; (üniversitelerde kız ve erkeklerin aynı evde kalmasıyla ilgili olarak), “aynı daireyi kız-erkek paylaşımı noktasında ciddi şikâyetler var. Bu konuyu sizlerin takdirine bırakıyorum ve muhafazakâr demokrat bir iktidar olarak da ne gibi düzenleme yapılabilir, bunun psikolojik; sosyolojik neticeleri nedir ne değildir bu çalışmaları yapıp bu şikâyetleri değerlendireceğiz

Burada esas olan şikâyetler…

Diğer ve asıl önemlisi de “ne gibi düzenleme yapılabilir, bunun psikolojik; sosyolojik neticeleri nedir ne değildir?” sorusudur.

Bir araştırma, bir soruşturma sonucuna bakmak istiyor.

Ve sonuncusu “değerlendireceğiz” demesidir.

Sonucun ne çıkacağı henüz belli değilken, “baskın düzenlenecek” demek, tartışmadan tepki vermek demektir.

Peki nedir bu kızlı erkekli kalma meselesi…

Elbette her insan hayata muhafazakâr bakamaz, dini hassasiyeti bulunamaz ve ahlaki anlayışına uyduğu ölçüde bir yaşam tarzına sahip olabilir. Bunda tartışılacak hiçbir yön yok.

Ancak, özellikle sosyal medyada verilen tepkiye bakınca sanki bütün öğrenciler kızlı erkekli aynı odada, aynı yatakta yaşamını sürdürüyormuş, hatta bütün insanlarda nikâhlı yaşamanın ötesine geçerek nikâhsız bir beraberliği yaşam tarzı olarak benimsemiş sanırsınız.

Yok böyle bir şey!

Üstelik bu tepkiler, üniversite öğrencilerine yapılan en büyük haksızlıktır.

***

Çünkü hiçbir devlet yurdu zaten “karma” değil.Burada sözü edilen ev, kiralanan veya satın alınan evler de değil.Öyleyse tartışma konusu “özel yurt” ve “öğrenci evi” olarak kullanılan apart türü evlerdir.

Haliyle buralar bir işletmedir/olması gerekir; “Ben öğrenci evi yaptım” demekle bu işin olmayacağı, bir ruhsatının olacağı, sağlık koşullarına uygunluğunun denetleneceği, fatura ve giderlerine bakılacağı ve kazandığından vergi vereceği muhakkaktır.

Kafası esen sağlıklı-sağlıksız “öğrenci evi” adı altında apart evler yapıyor.Bunların bir kısmı “karma” şekilde kalınan yerlerdir.

***

Ancak durum bu kadar basit değil ve bu kadar masumane bir tepki de değil.

Çünkü bir şekli daha var ki, belki de asıl tartışılması gereken, kadını sömürü aracı olarak kullananların, “öğrenci evi” adı altında yapılanmasıdır.

Ortada bir şikâyet yok dedik ya başbakana kadar ulaşan “ailelerinşikâyetleri” var.

Demek ki ortada (muhtemelen) ciddi bir sorun, yakınma ve üstesinden gelememe var.

Ama bunlar tartışılmıyor.

Devletin yaşam tarzına müdahale ettiği söyleniyor. Henüz ortada bir müdahale veya öyle bir adım atmak bile yokken.

Oysa devletin müdahale ettiği çok alan var.

Mesela otellere müdahale ediyor; Beş yıldızlı olanlar hariç, hiçbir otelde eşinizle dahi olsa “evlilik cüzdanı” olmadan kalamazsınız.Orada tek başına dahi kalsanız kimliğinizi ibraz etmeniz gerekir.

Yine devlet bakkal dükkânına müdahale ediyor, imalathanelerin tümünü kontrol ediyor, bir lokantayı denetliyor, bir beyaz eşya satıcısını bile kontrol edebiliyor ama öğrencilerin kaldığı ve bir işletme olan mekânları kontrol edemiyor.

Bu nasıl bir anlayış…

Dün sosyal medyada bir dostumla tartışırken, samimi olarak kendi kızının erkeklerle aynı evi, aynı odayı paylaşarak dört yıl eğitim görmesini isteyip, istemediğini sordum. Asla müsaade edemezdi ama başbakanın sözlerini eleştiriyordu.

Peki neyi eleştiriyorsunuz?

Yurtlar zaten karma değil. Sözü edilen kiralanan veya satın alınan evler de değil.Diğerleri de bir işletme olacağından bazı şartları taşıması, bazı sorumlulukları yerine getirmesi ve bazı vergileri ödemesi gerekir. Tıpkı bütün işletmeler gibi.

Tümden bir tartışma varmış gibi yansıtılması birilerinin işine geliyor. Birileri alttan alta bazı işletmelerin “muaf” tutulmasını isteniyor.Karşı çıkan olduğunda ise “devlet ahlak bekçiliği yapıyor” suçlaması geliyor.

Kimse asıl sebebi söyleyemiyor ya ben söyleyeceğim…

Aslında bu ülkede “ahlaken” sorgulama yapıldığında bir kesimin hassas noktasıda kaşınmış oluyor.Bir diğer kesim ise demokratik duruş sergilediğini sanıyor, hak savunuculuğuna soyunduğuna inanıyor. Birilerinin değirmenine su taşıdığının farkında bile değil.Çünkü bu ülkede özgürlüğün ötesinde bir de “sömürü sektörü” vardır.

Ve kadın sömürüsünden beslenenler, bu sektörü kullanan cebi şişkin, makamı yüksek insanlar var.

Asıl olan burada öğrenci kızların veya erkeklerin özgürlüğü için çabalamak, yaşam tarzını korumak değil, “kadınları sömüren erkeklerin özgürlüğünü sağlamaktır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20