Mazlumdan yanayız ama…

Lafta hepimiz demokratız ya tıpkı onun gibi lafta hepimiz mazlumun yanındayız, zalime karşıyız, zulümleri nefretle kınıyoruz ama farkında olmadan da zalimle beraber oluyor, ona görünmez bir alkış, duyulmaz bir sevinç narası atıyoruz.

Çünkü bizim zalimlerimiz var, beğenmediğimiz mazlumlarımız.

İçimizden “oh olsun” dediğimiz acı olaylar var.

Bizden olmayanın acısını yüreğimizde hissetmiyoruz.

Laf olsun, torba dolsun, dostlar alışverişte görsün diye ettiğimiz birkaç cilalı laf, ne mazlumun acısını dindiriyor, ne zalimin zulmüne son veriyor.

Bunu sadece bir kesime söylemiyorum, her kesim böyle…

Ne yazık ki, “bizim gibi düşünen” veya “bizim gibi inanan” ya da “aynı ırktan, aynı kimlikten, aynı meşrepten, aynı aşiretten” olanlar bizim için önem taşıyor.

Bazen derimizin rengini esas alıyoruz.

Bazen inancı, bazen mezhebi, bazen bölgeyi veya bir kenti…

Bunun köye hatta mezralara kadar indiği acayip bir “sahiplenme” ya da “karşı çıkma” gerekçesi buluyoruz.

İsrail, Filistin’e saldırdığında “kendi canı yanmış gibi” acı çekene karşılık, “oh olsun” diye içinden geçirip, laf olsun diye de birkaç kelam edilmesi çok acı.

Aynı şekilde Afrika’da, Asya’da, Avrupa’da, Amerika’da, Irak’ta veya Suriye’nin herhangi bir yerinde, Kobani’de yaşanan acıyı yüreğinde hisseden, gerçekten ciğeri parçalanmış gibi olanlara karşılık, “oh olsun” diye içinden geçirip, insan sevgisiyle dolu olduğunu göstermek için üç beş laf edilmesi de çok acı.

Bir zulmü eliyle düzeltmek veya diliyle engel olmak esastır.

İmanın en zayıfı olarak gösterilen ise kalbiyle buğz etmektir…

Peygamberimiz Hazreti Muhammed(sav)’in “Sizden biri bir kötülük gördüğünde, gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.” derken, o “fakat..” dediği bölümü ancak yapan bir millet haline geldik.

Ama onu da “şartlı-şurtulu” yapıyoruz.

Bunu aslında sadece Müslümanlar değil, her dine mensup olanlar yapıyor.

Her ırkta benzerini görüyoruz…

Bunu farklı mezhebe mensup olanlar yapıyor.

Siyah beyaz için, beyaz siyah için yapıyor.

Gri yok zaten hayatımızda.

O kadar keskiniz ki, bunun bir faşistlik olduğuna inanmadığımız gibi, bunu söyleyenlere de tepki gösteriyoruz.

Oysa bu faşistliktir.

Çekinceniz ırk olsa da, din olsa da, mezhep olsa da fark etmez…

Hatta statü farkından dolayı, servetinden dolayı, makamından dolayı “görmezden” geldiğimiz her acıda, aklamaya çalıştığımız veya susarak destek olduğumuz her zulümde böyledir.

Elimize silah alıp, bir zulmü önlememizi isteyen de yok.

Dilimizle üç beş kelam edebilirdik.

Ama bize buğz etmek düştü…

İmanın en zayıfı olsa da…

Onda bile ikiyüzlülük ediyoruz.

Hem kendimizi kandırıyoruz, hem bütün bir dünyayı.

Kahrolsun bütün zalimler derken bile “bizim zalimimizi” en müstesna yere koymayı biliyoruz.

Terör örgütlerini eleştirirken bile “bizim terör örgütümüz, kanarayı sevenler derneği” muamelesine tabii tutuyoruz.

Çünkü bizim kötümüz olmaz.

Bizim zalimimiz bulunmaz.

Bizim mazlumumuz olur, haykıracağımız, karşı çıkacağımız…

Başkasının acısı üzerine timsah gözyaşı dökmeyi bile çok görürüz.

Yalandan sözleri bile çok gördüğümüz zamanlar olur.

Susarız, içimize kapanırız, köşemize çekiliriz ve o zulmün geçmesini bekleriz.

O zulüm geçince, bizim insanlığımızın sınıfta kaldığını bilmeyiz.

Bıraktığı acı, çektirdiği sıkıntı, döktürdüğü gözyaşını umursamayız.

Başkasını acımasızca öldürürüz de…

Bizden olanınsa kılına zarar gelmesini istemeyiz.

Çünkü biz demokratız, farklılıklara tahammüllüyüz, hoşgörülüyüz, bir arada ve kardeşçe yaşamayı iyi biliriz.

Tabii bütün bunlar sadece lafta değil, insanlığın geldiği ve gelebileceği en kötü noktadır da…

Öyle olmasaydı, dünyada bu kadar zalim olmazdı, bu kadar mazlum bulunmazdı, bu kadar mağdur insana rastlamazdık.

Ama biz gerçekten de mazlumdan yanayız, inanmıyorsunuz ama…

Tweetimden seçmeler

İlkeli bir duruşunuz yoksa yaptığınız siyasetin, söylediğiniz cilalı lafların, yazdığınız afili yazıların da bir anlamı yoktur.

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20