Abdullah Şanlıdağ
Müslüman dinamizmi ve entelektüel şuurun kazanımı için muhafazakar iktidarın bir dönem dinlenmesi lazım (mı?)
Biraz uçuk, bazılarını rahatsız edici gibi dursa da, özünde gerçekçi bir yaklaşım. Peki, neden böyle bir yaklaşım içerisine girme gereği duydum?
Müslümanlar muhalefetteyken daha derin bir şuur ve bilince sahiptiler. Mesela Refah partisi döneminde daha ihlaslı ve dava bilincine sahip olan dindar aileler, AK Parti iktidarında yozlaştılar. Tabii bunu söylerken yozlaşmanın ve dönüşümün tek adresinin siyasal iktidar olduğunu söylemek istemiyorum. Dezenformasyondan etkilenme sebebinin birçok sebepleri var. Dijitalizm ve internet dünyası, başta çocuklarımız olmak üzere hepimizi dönüştürdü. Dine bakış açımız, hayatı algılamamız ve fikir dünyamız alt üst oldu. Nasıl olsa AK Parti var, durduğumuz zemin sağlam, bize de dokunan yok diyerek, bir rehavet içerisine girdik. Peki AK Parti dini hayatımıza, sosyal hayatımıza, yaşantımıza ve düşünce kodlarımıza müdahalede mi bulundu? Hayır. Bilakis AK Parti, dindarlara baskı yapan vesayeti bitirdi, inançlı insanlara balans ayarı vermeye çalışan odakları etkisiz hale getirdi, adeta nefes borularını kesti. Müslümanlara alan açtı, buyurun size meydan, istediğiniz gibi çalışmalarınıza devam edin dedi. Ama bizler bu alanın verdiği imkanlardan faydalanarak İslami düşüncemizi ve belleğimizdeki nirengi noktalarını hayatımıza hakim kılmak yerine, yıllarca eleştirdiğimiz insanların yaşantısını kendimize örnek almayı tercih ettik. Derya içindekiler deryanın kıymetini bilmezmiş. Biz AK Parti'nin kıymetini bilemedik. AK Parti de 21 yıllık iktidarında başta kültürel miras ve manevi dönüşüm olmak üzere birçok şeyi ihmal etti, o alanları ehil olmayan insanlara bıraktı. Hem bizim revavetimiz, hem de iktidar seçkinlerinin İslami düşünceden uzak olmalarından dolayı bugün Filistin, Kudüs Afrika, Doğu Türkistan ve Suriye meselesini çözemedik. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın samimiyetinden ve İslami bilincinden asla şüphemiz yoktur. Fakat alt katmanlara doğru inildikçe, buralarda bir zaafiyet ve müthiş bir dünyevileşme kaygısı olduğunu görmekteyiz. 28 Şubat, 15 Temmuz, Gezi Olayları, FETÖ kalkışması ve benzeri hadiseleri yaşayan Müslümanların bugünkü nimet içerisindeki yaşantılarına bakarak AK Parti iktidarına ve kendi nefislerine çeki düzen vermeleri ve bu büyük nimetin kadrini idrak etmeleri gerekmez mi?
Üniversite kapılarında başları örtülü olduğu için içeriye alınmayan, anası babası dindar diye ordu içerisinde çalışmakta olan dindar askerlere yapmadıklarını bırakmayan zalimleri ne çabuk unuttuk!
Bu ülkede öteden beri laikliğin, kemalizmin ve batıl sistemin amiral gemisi CHP' dir. Biraz pahalılık ve enflasyon karşısında ezilerek dindarların iktidarına muhalefet edip CHP'ye oy veren bir dindar kitlesi nasıl oluştu?
Yazımın başlığını, şuursuz Müslümanlara tepki olsun diye o şekilde belirledim. Sözün mevhumu muhalifi de önemli.
Aslında şöyle de söyleyebiliriz: İslami bilinç ve şuurumuzu yeniden kazanabilmemiz için illa laik, Kemalist, baskıcı bir iktidarla mı yönetilmemiz gerekiyor? Bu günlere çok bedel ödeyerek geldik, bunun kıymetini bilmemiz gerekirken, şimdi bu savrulmamız ve davadan uzaklaşmamız niye? Bir gün uyandığımızda; işte o vakit iktidarda AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan olmayabilir. Parti teşkilatlarında görev alan kadın kollarımızın, gençlik kollarımızın ve siyasilerimizin bu bilinçle hareket etmeleri ve İslâm şuurunu yeniden kazanmaları gerekiyor.
Akif'in dediği gibi, "His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin? "Hayret veriyorsun bana, sen böyle değildin" diyor Akif.
Evet, dindarlar böyle değildi. Yeni bir soluk, yeni bir şuur ve silkinişle yeniden şahlanmamız gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.