Naif Karabatak
Nefes alıp verenlere selam yollamak
Siyasi konuşmaların hitap bölümlerine ayrı bir özen gösterilse de, bildik laflardan ve bildik hitaplardan öteye gittiğini çok göremedik. Toplantıya katılan makamı en yüksekten başlayarak, “sayın” ön ekini de koyup, makamını sayanlardan veya “gençler”, “kadınlar”, gönüldaşlar”, “partililer” gibi hitapların yanında, “milletimiz”, “halkımız” gibi kucaklayıcı hitaplarda var.
Ama BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan’ın, dün AK Parti 4. Büyük Kongresi’nde yaptığı konuşmada farklı bir hitap şekliyle dikkat çekti.Önce Sezai Karakoç’un “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirinin son bölümünü okuyarak başladı.
Şiir okuduğu için mahkûm olan, şiir okuyarak başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, 4. Büyük Kongrede de şiirle anılmaya devam etti. Yine ağlattı, yine gündeme girdi, yine “tarihi” denecek bir konuşma yaptı. Dün, kongreyi televizyonları başında izleyen herkes “şiiri” merak etti. Kimi Sezai Karakoç’un dizelerini biliyordu, kimi şiiri ve şairi merak etmişti.
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Kongrede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik açılımı kapsayacak kadar geniş bir hitapla konuşmasına başladı; “Nefes alıp veren her kardeşimi selamlıyorum.” diye biraz felsefik, biraz sofistik, biraz şiir yüklü ve anlamlı hitabı tercih etti.
Sonra bunu açarak; “Biz kendisine oy verenlerin muhabbetiyle, onların teveccühüyle yetinenlerin değil, biz Türkiye’nin, 75 milyonun partisiyiz.” diyerek, bu defa etnik kimlikleri veya ırkları da saydı.
“Yüzde 99’la bile iktidar olsak, yüzde 1’in hakkını, hukukunu, tercihlerini korumak, bizim boynumuzun borcu olarak kalacaktır” diye de, hem güvence verdi, hem insan hak ve özgürlüklerine verdiği öneme dikkat çekti.
İlk kez “bizim yolumuz” diye tarif ettiklerine merhum Necmettin Erbakan’ı da kattı; “Bizim yolumuz Gazi Mustafa Kemal'in, merhum Adnan Menderes'in, merhum Turgut Özal'ın, merhum Necmettin Erbakan'ın yoludur”
Darbeleri anlattı, karanlık odaklarla mücadeleye değindi, darbe dönemlerinin kapandığını ve darbecilerin yargılandığını söyledi.
“Şunu herkes bilsin: Demokrasiye müdahale eden, müdahale girişiminde bulunan herkes milletin mahkemelerine çıkacak, orada millete hesabını verecektir” diye de bundan sonra olacaklara göndermede bulundu.
Dayatma yapmadıklarını, dayatmalara karşı çıktıklarını, kimseye yaşam tarzı dayatmadıklarını, yaşam tarzını dayatanlara rağmen normalleşmeyi sağladıklarını söyledi.
Kürt sorunu ve terör konusuna geniş yer ayırdı. Sürekli “Kürt kardeşlerim” diye hitap etti.Muhalefetin ve terörden nemalananların akan kanın durmasını istemediğine dikkat çekti. CHP’ye “terörü önlemek için destek vermemekle” suçladı ve çözüm için “birlikte çalışmaya” davet de etti;
CHP’nin zulmünden bahsetti, tarihten örnekler verdi, darbeye destek olmakla suçladı, terörün ekmeğine yağ sürdüğünü belirtti. Başbakan, hem CHP’nin geçmişiyle, hem bugünüyle yüklendikçe yüklendi.
Sonra Menderes’in nasıl bir tabloya karşı durduğunu ve milletin bunu nasıl karşıladığını söyledi.“O Menderes ezanı aslına döndürdüğünde Anadolu'nun her köşesinde insanlar hüngür hüngür ağladılar.” diyerek, bir dönemin nasıl değiştiğini ve milletin bunu nasıl yürekten istediğine vurgu yaptı.
Kendilerinin de değişimin odağına temel hak ve özgürlükleri yerleştirdiklerini söyleyen Erdoğan, Türkiye'de terörün bir piyasasının oluştuğunu, siyaset alınıp siyaset satılan, kan alınıp kan satılan, can alınıp can satılan, silah ticareti ve kaçakçılık gibi bir piyasasının olduğundan bahsetti.
Terörün askeri müdahalelerle çözümlenmeyeceğinin farkında olduklarını söylemesi dikkat çekiciydi. Onun için Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni ortaya koyduklarını,on yıllarca sürdürülen ret, inkar ve asimilasyon politikalarına son verdiklerini söyledi.
“Annenin yavrusuyla Kürtçe konuşmasının önündeki engeli” kaldırdıklarını, sorunların çözümü için son derece kararlı, son derece samimi adımlar attıklarını, hiçbir engele boyun eğmeden reformlarını gerçekleştirdiklerini belirtti.
Ve yeni bir sayfa açtıklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Gelin bu sorunları birlikte çözelim. Gelin bu sorunları şiddete teslim olarak değil, siyasetle çözelim.” diye de çağrıda bulundu.
Başbakan, dün kongrede çok önemli mesajlar verdi, net konuştu. Bu konuşmadan “bu kan dursun” diye düşünen, “nefes alıp veren herkesin” alması gereken mesajlar vardı.
Hangi görüşte olursa olsun, hangi partide siyaset yaparsa yapsın, önyargılardan arınarak, çözüme odaklananların, bu adımı değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yarın çok geç olamadan, akan kana yeni kanlar eklenmeden, barış için kafalardaki şablonları kırmak ve uzatılan eli tutmak gerekiyor.
Twitimden seçmeler
Gözümün gördüğü yerde değil, gönlümün eriştiği yerdesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.