Naif Karabatak
Operasyon Tamam, İzahı Eksik
Son yıllarda farklı kesimlere yönelik yapılan ve adeta şok edici operasyonların en önemli ayağı hep unutuluyor. Bir öç alma görüntüsünden öteye gitmeyen operasyonların izahı bir türlü yapılmıyor.
AK Partinin iktidar olduğu 2002 yılından bu yana, alışık olmadığımız kesimlere yönelik çok sayıda operasyon yapıldı ve çok sayıda tutuklama gerçekleşti.
Ergenekon’un dalları ve budaklarıyla başlayan operasyon, şikeyle devam etti, yolsuzluk ve usulsüzlüklerle sürdü. En son paralel yapılanmaya yönelik operasyonlar, birçok alanda sürmeye devam ediyor.
Elbette yargı, elindeki delillerle, farklı kesimlere yönelik operasyonlarını sürdürüyor.
Doğrusu Türkiye’nin içinden geçtiği süreci iyi bilenler, operasyonların haklılığına da şüphe duymuyor.
Düne kadar kulaktan kulağa yayılanlar, bugün gün yüzüne çıkıyor.
Hayatımız boyunca “derin” bir el tarafından yönetildiğimizi biliyorduk.
İktidarlara “kırmızıçizgi” çizen güç, ülkenin asıl sahibi konumundaydı.
O güç dağıtılınca yerine yeni heveslileri geçmeye başladı ve aslında o gücü dağıtan da, yerine geçmek isteyendi.
Biz, ülkeyi yasal organlar yönetsin derken, yasal olmayan organların yerine hep talipliler çıktı.
Çünkü o güç, bütün diğer güçlerden daha etkiliydi.
Herkes onların emrinde çalışırdı.
Onlar ne kadarına izin verirse siz o kadarını yapabilirdiniz.
Adeta çocuklara nerede oynaması gerektiğini söyleyen büyükler gibi…
Sadece oyun oynamaya müsaade edilmesi değildi elbet, o alanı oluşturmak ve o alanın dışını kontrol etmek için hiç de ahlaki ve insani bir yol seçilmiyordu.
Suçu kendiler belirliyor, suçluyu kendileri buluyor ve cezayı kendiler veriyordu.
Adeta ülkede yazılmamış bir anayasa vardı ve en etkilisi, en önemlisi, en geçerli olanıydı o anayasa…
Bunu kimin idare ettiği önemli değildi, böyle bir yapılanmanın olması bile demokratik bir ülke için züldü.
Çünkü bu tür yapılanmaların ahlaki bir kaygısı olmadığı gibi, vicdan ve merhametten de yoksundu.
Dış ülkelerle ilişki kurabiliyor, bütün kirli yapılanmalarla temasta ve her türlü cinayeti mubah biliyordu.
Ülkenin uçuruma gitmesi, insanların ölmesi, acı çekmesi, gözyaşının bir türlü dinmemesi kimsenin umurunda değildi. Esas olan, kendi güçlerinin, adı konmamış iktidarlarının sürmesiydi.
Siyasileri yolsuzlukla suçlayanların bütün ihaleleri alan, bütün projelerin kaymağını yiyen, bütün işlere kendi adamlarını atayan, bunun için soru bile çalan olduğunu düşündükçe, esas yolsuzluğun gizlenmesine yönelik olduğu çok daha iyi anlaşılıyordu.
Ama doğrusu çok da izah edildiği söylenemezdi.
Ergenekon sürecinde sanki “darbecilerden bir öç alma” operasyonu yapılıyormuş algısı, gerçekleri örtecek kadar öndeydi.
Kurunun yanında yaşın da yandığı o dönemde, operasyonu yöneten yargı değil, belli bir güçtü sanki.
O güç, önüne engel gördüğü her kesi, her birimi, her kurumu “suçlu” ilan ediyor, yargının ve emniyetin içindeki güçleriyle de alaşağı edebiliyordu.
Dıştan görünen şok edici detayların bir kısmının “düzmece” olduğunu öğrendiğimizde, kumanda edeni de öğrenmiş oluyorduk.
Türkiye’nin büyümeye başladığı her dönemde, barışa yaklaştığı her zamanda patlayan bombaların finansörleri de bir bir ortaya çıkıyordu.
1 Haziran’dan sonra terör örgütlerinin ülkemizi hedef seçmesinin ideolojik veya politik bir yönü yoktu, derin yapılanmanın yerini sağlamlaştırma çabası vardı, hepsi bu.
O plan tutmazsa, başka planlar vardı. MİT tırı dâhil, akla hayale gelmedik yola başvuran çete, ülkeyi karıştırmak için elinden geleni yaparken, para muslukları da dört bir yandan akmaya devam ediyordu.
Yasadışı oluşumun farklı işletmelerine yönelik yapılan operasyonlar, bu muslukları kesmeye, bu kirli propagandayı önlemeye dönük olsa da, bunun doğru izah edildiğini düşünmüyorum.
Yargı süreci denen uzun zaman dilimi, yapılanların veya yapılmak istenenlerin öğrenilmesini geciktiriyor. Gizli belge, yayın yasağı koyma gibi önlemler de, gerçeği görmemizi engelliyor.
Belli bir basın ve yayın organının yaptığı yayınlar, tek taraflı ve öç alma gibi göründüğü için inandırıcılığını yitiriyor.
Yasadışı oluşumlara, ülkeyi ve milleti hedef alan yapılanmalara karşı elbet operasyon yapılmalı, elbette usulsüzlüğe, yolsuzluğa ve teröre karşı operasyon yapılmalı, destekçileri elini kolunu sallayarak, aynı kirli işlerini sürdürmemeli.
Ama bunu yaparken, millete izahının da yapılması lazım.
Hem de bir öç alma, “bakın işte bunlar böyle” diye kin veya nefretle değil, olduğu gibi izah ederek.
Maalesef, son zamanlarda yapılan operasyonlarda da eksik olan bu yön; izahı eksik, hem de çok eksik.
Tweetimden seçmeler
Ne kadın erkeğin kölesi olmalı, ne erkek kadının. Kimin üstün olacağı da hiç tartışılmamalı. Ezenin de ezilenin de cinsiyeti sorulmamalı. Herkes insan olmalı, insan kalmalı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.