Paketten Demokrasi Çıksın, Pakete Girmesin

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün bir kez daha demokrasi paketini açacak. İçinden demokrasi çıkan paketleri severim. Pakete giren demokrasiler ise genellikle antidemokratik dönemlerde ve özellikle de darbe dönemlerinde olduğundan hiç haz etmem.

Başka bir paketten de haz etmem; zam paketi…

Çocukluğumuzdan bu yana “kemer sıkma politikaları” olarak açıklanan paketlerden sonra hep fakir fukaraya diyet ödenirdi.

Ülkeyi uçuruma götüren kendileriydi, cezasını çeken fakir fukaraydı.

Hatta “orta direk” diye merhum Özal’ın “olmazsa olmaz” dediği kesim, korunmaya değil, ceza ödemeye en yakın olan kesimdi.

Hükümet “ayarlama” yapardı, paketin içinden zam çıkardı.

Nedense bütün ayarlar, bizim ayarımızı bozmaya dönüktü.

O nedenle bu millet, paketlere kuşkuyla yaklaşmakta haklı.

Elbette önceleri demokrasi paketten çıkmazdı.

90 yıldır sıkıştırıldığı yerde öylece duruyordu, ara sıra kapağını açan hükümetler ise darbeyle alaşağı ediliyordu.

Çünkü bu ülkede demokrasisiz bir cumhuriyet özlemi vardı hep.

Tek partinin iktidar olduğu,

Halkın seçimine güvenilmediği,

Çobanın oyuyla eşit oya sahip olmayanların söz sahibi olduğu

Ve kırmızıçizgilerle dolu bir sürü fasit dairenin yer aldığı bir yönetim özleniyordu.

Bunun için içi boş kavramlara da sahiplerdi, elastiki kelimelere de…

Dilediği an dilediği şekle giren laiklikleri vardı, Atatürkçülükleri vardı, cumhuriyeti kollamaları vardı, devletin temel nizamlarını başka nizamlara uydurma vardı.

Anadil takıntıları vardı, kimlikler üzerinde hassasiyete sahiplerdi.

Makbul vatandaş tarifleri sadece kendilerini işaret ediyordu.

Bir yönetenler vardı, bir idare edilenler…

Yönetenler sütten çıkmış ak kaşıktı, yönetilenler suç işlemeye meyilli yığınlardı.

Böylesi bir düşünce yapısında olanların “hak” kavramından anladığı “izin verdiklerimiz” dışına çıkamıyordu.

Onlar izin verecekti, biz çocuklar gibi şen olacaktık.

Git seç” diyeceklerdi, gidip oyumuzu kullanacaktık, beğenmediklerinde alaşağı edeceklerdi.

Seçme hakkı, “bizim dediğimizi seçeceksin, seçmezsen biz seçeriz” mantığından öteye gitmezdi.

Halen de gitmiyor.

Bunun için az uğraş verip, az sokaklara dökülmüyorlar.

Özgürlük adı altında darbe özlemiyle dolu sahte demokratlar var.

Ama bu ülkede farklılıklar da var.

İyisi var, kötüsü var, orta yollusu var.

Herkesin makbulünün kendine has olduğu bir dünya var.

Doğal olarak kimseyi dışlamayan, herkesi kabullenen yönetimlere ihtiyaç var.

Anadilini sorgulamayan, kimliğini dert etmeyen, inancını küçümsemeyen, derisinin rengine takılmayan, tercihlerine karışmayan, yaşam biçimini kurcalamayan…

Demokratik açılım, işte bu nedenle önemli…

Herkes içinde kendini bulabilmeli.

Bu ülkede yaşayanlar, “insan” olarak eşit olmalı, diğer bütün yaşam biçiminden sorumlu kendisi olabilmelidir.

Bu sadece bir başkasının hakkına tecavüz etmeme, başkasının özgürlüğünü kısıtlamama ve başkasına hakaret etmeme, küçümsememe, yok saymama hariç tutulmalıdır.

Başbakanın açıklayacağı paketten sadece bunlar çıksa yeterli.

Ama o paketin açılmasını istemeyenler olduğu sürece, ne çıkarsa çıksın bazı kesimleri memnun etmek mümkün değil.

Ama onlar memnun olmayacak diye de paketlerden vazgeçmek mümkün değil.

Paketten yeterli ve beklentileri karşılayan demokratikleşmenin çıkacağını sanmıyorum. Buna rağmen de açıklanacakların bugüne kadar konuşulması, hatta düşünülmesi bile yasak olan, korkulan konular olduğundan eminim.

Bunun en dikkat çekici olanı, anadilde konuşma ve hizmet almanın yaygınlaşacağı yönünde.

Yerleşim birimlerine Türkçe dışında isim verilebilecek mesela…

Hastane ve postane gibi yerlerde anadilde hizmet alınabilecek.

Farklı dillerde propaganda yapmanın önündeki engeller kaldırılacak.

Ülkenin bir ayıbı olan başörtüsü, bu paketle nihayetlenecek; kamu kurumlarında kıyafet serbestisi getirilecek.

Baraj altındaki partilere hazine yardımı yapılacak.

Daraltılmış bölge sistemiyle bölge sayısı artırılacak. Her bölgeye 5 vekil düşecek.

Şiddete bulaşmayan örgüt mensuplarının eve dönüşü kolaylaştırılacak.

Ve paketteki en dikkat çekici olanları; Cemevlerine inanç ve kültür merkezi statüsü verilecek. Faturaları karşılanacak. Dedelere maaş ödenecek.

Sonra Ruhban Okulu’nun vakıf üniversitesi statüsünde açılması sağlanacak.

Süryanilerin kendi dillerinde eğitim hakkı yasal güvenceye kavuşturulacak.

Romanlarla ilgili olumsuz ifadeler kitaplardan temizlenecek.

Yeterli mi elbette değil. Belki sürprizler de var. En azından bunlar dışarıya sızanlar.

Ama 12 Eylülün 33’üncü yılında, sindirilen, korkutulan, ülkenin bölüneceği paranoyalarına karşın, atılacak bu adımlar çok önemli.

Barışsa bu paket desteklenmeli, daha iyilerinin açılması sağlanmalı.

Paket açarak ülke demokratikleşecek, demokrasiyi paketlere sıkıştırarak değil.

 

Tweetimden seçmeler

Bütün renkler karışmış, bütün kelimeler anlamını yitirmiş, umutlar kırılmış, insanlık ölmüş. Şimdi her şeye yeniden başlamanın tam zamanı...

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20