Naif Karabatak
Dershane biterse cemaat biter!
Hani hep bildiğiniz güzel bir kişilik örneklemesi var; Birgün derste Profesör tahtaya kocaman “1” rakamı yazıyor ve diyor ki: “Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli ve önemli şey…”
Profesör sonra “1”in yanına kocaman bir “0” ekliyor ve bunun başarı olduğunu, başarılı bir kişiliğin biri on yapacağını söylüyor.
Sıfır eklemenin sınırı yok tabii. Bir sıfır daha ekleyip, 100 rakamını buluyor ve bunun da tecrübe olduğunu söylüyor.
Ve yetenek ve sevgi ve disiplin gibi diğer sıfırların, birle başlayan rakamı nasıl milyonlara, hatta milyarlara götürebileceğini anlatmaya çalışıyor.
Ve sonra sıfırlar yerinde kalırken, hoca “1”i siliyor. Geriye kalan, hiçbir şeye yaramayan bol sıfırdan başka bir şey değil…
***
Bunu cemaate uyarladığınızda, sıfırların yerinde cemaatin bütün iş kolları, yurtları, okulları, kitapevleri, mağazaları, gazeteleri, radyoları, televizyonlarını ekledikçe eklersiniz.
Ama “1” hanesine “dershane” yerleştirildiğinden, yani kişilik yerinde dershane olduğundan, onu sildiğinizde diğerlerinin hiçbir anlamı, hiçbir manası ve hiçbir getirisi olmayacaktır.
Tepkilerin esası da burada…
Bu açıdan baktığınızda tepkileri, sarmal haline gelen ilişkileri de doğal karşılıyorsunuz.
Yoksa düz mantıkla baktığınızda dershanelerin nihayetinde “ticari bir kuruluş” olduğunu düşünebilirsiniz.
Ancak cemaati yakından tanıdığınızda, her şeyin başlangıcının dershane olduğunu ve o gidince her şeyin gideceğini görürsünüz.
Yukarıdaki örnekte de anlatmaya çalıştığım gibi dershane cemaat için “1” rakamını ihtiva eder.
Cemaatin diğer bütün iş kolları ve uğraşları da “1”in sağındaki “sıfır”ı gösterir. Ne kadar iş, ne kadar uğraş, o kadar bol sıfırlı bir meblağdır.
Sıfırlardan birisinin silinmesi, sadece tutarı değiştirir ama “1”in silinmesi, hepsini manasız kılar.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yaşanan bütün olayların başlangıcının “Dershane tartışması” olduğunu söylüyor.
O zaman başbakana göre, dershanelerin kapatılacağını gören cemaat, kapatılmaması için her şeyi mubah gördü veya “biz batarsak, her şey batsın” demeye başladı.
Ve olaylar başladı…
Bu böyle midir, değil midir zamanla daha net anlaşılacak.
Konumuz bu olmadığından geçiyor ve sadece dershanenin cemaat için ne anlam taşıdığını örneklerle açıklamak istiyorum.
Bu şekilde cemaatin tepkisi daha net anlaşılır diye düşünüyorum.
Cemaat, aslında “dini” bir oluşum değildir.
Hiçbir zaman da dini bir oluşum olmadı.
Dini yönü ise “bir arada tutma” açısından çok güzel bir kaynaşma ve anlaşma yoluydu ve bunda da başarılı olduklarını kabul etmek gerekiyor…
Yoksa gerçek manasıyla cemaat, sadece ticari bir kuruluştur.Bir holding gibi düşünebilirsiniz ama devasa bir holding.
Dershane, cemaatin ilk kapısıdır ve oradan girdiğiniz andan itibaren, bütün ticari kuruluşları harekete geçirir, canlılık verir, yapıyı sağlamlaştırırsınız.
Bir öğrenci dershaneye gidince, eğitimle alakalı bütün kuruluşları canlanır. Soru bankası hazırlayanlar, kırtasiyeler, okullar…
Ve buna bağlı olarak diğer bütün kuruluşlar.
Sistemin özü şöyle; cemaat, (maddi olarak)hiçbir şey vermez, sadece alır…
Bunu gerçekleştirmek için maaşlı ve gönüllü binlerce insan vardır.
Maaşlı olanlar “abi” konumundadır ve “abi”nin asıl açılımı; “müdür”dür.
Her abi, kendi alanıyla ilgilidir ve sorumluluğundaki işlerin düzgün yürümesini sağlar. Bir de “il abisi” vardır ki, bu “vali” statüsündedir.
Cemaat, öğretmenler, abiler, Allah rızası için çalışan halisane duygularla görev yapan gönüllü olanlarla devasa bir çalışana da sahiptir.
Cemaate mensup olanlar, sadece cemaate ait ve cemaate mensup olanlardan alışveriş eder. Bu sadece bireysel bir tercih değil, doğal bir mecburiyettir.
Dershaneye ayak bastığın andan itibaren harekete geçen eğitim kuruluşlarına gazete eklenir, televizyon dâhil olur.
Öğrencinin ailesinin alışveriş şekli ve yeri değişir.
Marketi değiştirirsin, mobilyanı farklı yerden alırsın, aracını alacağın yer, yakıtını koyacağın yer, tamirini yapacağın yer, hatta karnını doyuracağın yer değişir.
Banka adresin, kargo göndereceğin firma, okuyacağın gazete, dergi, izleyeceğin televizyon, çocuğunu göndereceğin kolej ve üniversite…
Aslında hayatta size yetebilecek her şeyi, cemaatin kuruluşlarından edinmeniz mümkün.
Üstelik bu kuruluşlar sadece cemaate mensup olanlara değil, toplumun her kesimine açık. Dileyen özgürce buralardan alışverişini yapabiliyor.
Ama toplumun her kesiminin ürünleri, cemaate mensuplara açık değil.
Hal böyle olunca, cemaatin ilk kapısı olan ve bütün ticari kuruluşlarını harekete geçiren dershane, olmazsa olmazlardandır; kandır, candır, ruhtur, hayatın ta kendisidir.
Bunun dışında her şey gidebilir…
Ama dershane gidemez…
Çünkü dershane giderse cemaatin hayatiyeti kalmaz; işyerleri çalışmaz, kuruluşlar iflas eder, bağlantılar kopar, dayanaklar gider, abiler kalmaz, ablalar bulunmaz, öğrenciler ve aileleri olmaz.
Bütün kurum, kuruluş ve aslında bütün yapı, kısa sürede darmadağın olur.
Dershane, bu nedenle çok ama çok önemli…
Bütün bu yapıyı dış desteklerden korumak için de işin “siyasi” yönü var…
İstanbul merkezli ve yolsuzluk kılıfıyla bezenmiş operasyon sonrası yaşanan tüm gelişmeler, bu siyasi bölümün yansımalarıdır…
Tweetimden seçmeler
Haklı bir davayı, haksız gerekçelerle kazanmak olmaz. Tuzak kurarak, hukuku zorlayarak, adalet istediğinize kimseyi inandıramazsınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.