Köydeki Bütün İtler Öldürülecek

Bu yaşadıklarımız rüya mıydı, gerçek miydi, yoksa 15 Temmuz akşamı içimizdeki hainler, tıpkı daha önceki hainler gibi geleceğimizi karatmaya mı başlamıştı? Bugün size “Köydeki bütün itler öldürülecek” emrinin nelere yol açtığını gösteren kısa bir anekdot aktaracağım.

15 Temmuz’da Türkiye’de çok şeyler oldu…

Uzun zamandır darbe sinyali veren Fetöcü çete, sonunda TSK’ya sızan teröristleriyle bir darbe girişimine kalkıştı, geri püskürtüldü.

Halen kafası karışık olanlar var elbet; O gece bir darbe kalkışması mı vardı, bir tiyatronun en kötü oyuncularını izlemek zorunda kalan talihsiz seyirciler miydik?

Hali üzere bu soruları soran çok ama şundan çok eminim, darbenin ilk başladığı zaman “darbeye alkış tutan” kesim, darbe başarısız olunca “bu bir tiyatroydu” diyecek kadar süzme salağa dönüştüler veya bizim öyle sanmamızı istediler.

Darbenin kimden, hangi kesimden gelmesi bir şey değiştirmez, halkı hedef alan bütün darbeler kötüdür.

Ülkemizde yapılan hiçbir darbe, ihtilal, muhtıra, cunta.. adına ne derlerse desinler, kendilerini nasıl ifade ederlerse etsinler, neyi koruyup kolladığı saçmalığına sığınırlarsa sığınsınlar, halk hareketi değil, halka karşı yapılan bir hareket, demokrasiye ihanet ve millete zulümdür.

Bir de bunun yansımaları var ki, işte asıl kötü olan bu…

Yani sadece darbe yapıp, adam gibi yerlerinde otursalar, kimsenin diyecek bir şeyi olamaz…

Ya bir de kendi halkına zulmediyorlarsa…

Ya bir de işkence yapıyorlarsa…

Ya bütün onur kırcı hakaretleri kendi halkına reva görüyorlarsa…

Ya hiç suçu olmayan insanları öldürüyorlarsa…

Ya bütün bu pisliklerden zevk alacak kadar gözü dönmüşlere sıkça rastlanıyorsa…

Ya bütün bunlarla birlikte darbeler geliyorsa, siz bu darbenin neresini sevebilirsiniz?

***

Bir örnek anekdot aktarayım ki, bugün darbeye “tiyatro” diyen salaklar, o darbe başarılı olsaydı nelerle karşılaşacaklardı, genç arkadaşlarımın bunu bilmesi mümkün değil.

Kendi ilimden anlatayım…

Uzağa gitmeye hiç gerek yok, cezaevlerinden bahsetmeye de lüzum yok…

Yurdun her yanında, her ilinde, her ilçesinde, her köyünde, her mezrasında, hâsılı insan yaşayan her yerde zulüm vardı, Adıyaman’da bunlardan birisiydi…

Hiç suçu olmayan insanlara işkence ediliyor, feryatlar göğü inletiyor, ölenler hemen oralara gömülüyor, dayananlarsa bir ömür sürdüreceği acıyla yaşamaya mecbur bırakılıyordu…

Köyler de daha kötüydü…

Sadece birisini anlatayım (köyün adı bana kalsın)

Bir astsubay bütün köylüyü toplayıp emir veriyor. (O tarihlerde kanun ve yasa böyle oluyordu. Zaten yasayı çiğneyerek göreve gelenlerin, “dedikleri” yasaydı aynı zamanda)

-Köydeki bütün itler öldürülecek!

Emir böyle…

Köy yeri, itsiz köy mü olur demeyin. Olacak. Emir büyük yerden…

Emir tamam ama itleri nasıl öldürecekler, bütün silahlar toplanmış, av tüfeği bile köylüde yok. İtler nasıl öldürülsün?

Öldürülecek” dedi ya, tekrarı mümkün değil, itiraz zinhar yasak…

Köylüler kara kara düşünerek, verilen bir haftalık sürede itleri nasıl yakalayıp öldüreceklerini düşünüyorlar.

Sıkı durun, çaresizliğin, sindirilmişliğin, korkunun nasıl çözüm bulduğuna dikkat edin; Sonra akıllarına “idam etme” geliyor…

Zavallı itleri boyunlarına ip bağlayarak, köyün girişindeki ağaca asıyorlar. Yüzlerce it ölüsü ağaçta, kokusu ise tüm çevrede…

Yaşı 80’i bulmuş bir yaşlı amcamız ise tek başına yaşıyor, köyden de biraz uzakta, sakin bir hayat sürüyor…

Onun da bir iti var…

O it, aynı zamanda ona yoldaşlık da ediyor…

Kıyamıyor tabii…

Köylüler uyarıyorlar, başına iş alırsın diyorlar ama o iti öldürmemeye kararlı. Onsuz ne yapar sonra…

Saklıyor itini…

Bir hafta sonra askerler geliyor. Bütün köyü arayıp tarıyorlar ve zavallı yaşlı amcanın evindeki iti buluyorlar…

İtle beraber, yaşlı amcamızı da ite kalka karakola götürüyorlar…

Eli öpülesi yaşlı amcayı öldüresiye dövüyor, çeşitli işkenceler yapıyorlar. Yetmiyor çırılçıplak soyarak farklı farklı işkenceden geçiriyorlar…

Yaşlı amcamızın takatinin kesildiğini anladıklarında bırakıyorlar…

Ama hemen değil…

Önce iti öldürüyorlar…

Yaşlı amcayı da çırılçıplak olduğu halde yola doğru tutuyorlar ve itin leşini amcanın sırtına bağlıyorlar…

Karakolla köy arasında bulunan yaklaşık üç kilometre mesafeyi, çırılçıplak ve sırtında it ölüsüyle birlikte yürümesini istiyorlar…

Yürüyor o amcamız, yürüyor yüreğine damlayan kanlarla birlikte…

Bir süre sonra da kahrından ölüyor…

Binlerce örnekten sadece birisidir bu…

Şimdi genç kardeşlerim belki daha iyi anlamıştır, şimdi senaryo dedikleri darbe girişimi başarılı olsaydı, başlarına neler gelecekti, bir tek örnektir bu, bir tek acı örnektir milyonlarcası içinde…

İyi ki olmadı, iyi ki ilk kez bu millet devletine, halkına, sevdiklerine, ırzına, namusuna hiçbir alçağın dokunmaması için sokaklara çıktı, iyi ki çıktı…

Tweetimden Seçmeler

İnanın benim halen kafam karışık. Darbenin TSK''daki lideri tinerciye benzeyen Akın Öztürk olamaz. Asıl lider kendini bir şekilde gizledi.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20