Naif Karabatak
Kurtarılan rehineler, yüzü asılan özgürler
IŞİD teröristlerinin Musul Başkonsolosluğu’nu basıp 49 çalışanı rehin almasının üzerinden tam 101 gün geçtikten sonra “kurtarma operasyonu” netice verdi ve rehinelerin hiç birisinin burnu bile kanamadan ülkemize döndü.
Bazıları neticeyle ilgilenmedi, detaylarda Çapanoğlu aramaya çabaladı durdu.
49 rehinenin, 49 insanımızın kurtarılması, kimilerinin üzdü, hatta kimileri kahroldu.
Daha önce bu rehineler için çok çeşitli senaryolar üretilmişti.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ülkeye getirileceği ve o zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın “kahraman” diye yansıtılacağı söylendi.
İlginç olan bunu diyenlerin, aynı anda çatı adayları Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İslam Konferansı Genel Sekreterliği dönemindeki ilişkilerini kullanarak, rehineleri serbest bıraktırması ve “İhsanoğlu’na teslim ettirmesi” için çok çalıştı, çok çabaladı ama başaramadılar.
Sonra rehineleri, 2015 seçimleri için hazırladıklarını söyleyen oldu.
Güya, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu, 2015 seçimleri öncesinde güçlü konuma getirmek için rehineleri kullanacaklardı…
Bütün bu tahminler iyi niyetli değildi elbet.
İnsan canı üzerinden siyaset yapmaya alışkın olanların hayal gücünden başkası olduğunu sanmıyorum.
49 rehine, sadece bir sayıdan ibaret değildi. Hepsi insandı ve hepsinin yolunu gözleyen sevdikleri vardı.
Her rehinenin sağ salim ülkeye dönmesi için dua edenler vardı.
Tabii her rehine için hesabı olan bir örgüt de vardı…
Bütün bunlar bilindiği halde, MİT’in başarılı bir çalışması/operasyonu/girişimi/harekâtı sonrası 49 kişi canlı ve sağlıklı olarak kurtarıldı…
Kimileri sevinç gözyaşı döktü, kimileri üzüntüden kahroldu…
Bu nasıl bir insanlık anlamakta zorlanıyorum.
Önemli olan 49 rehinenin, yani 49 insanımızın sağ salim kurtarılmasıydı, gerisi teferruattı ve o teferruat da istihbaratın işiydi.
450 kilometrelik zorlu bir yolculuk sonunda MİT görevlilerinin teslim aldığı 49 rehine, ülkeye getirildi ve adeta bir bayram havasında karşılandılar.
Kolay bir operasyon olmadığı anlaşılıyor.
MİT’in “inceden inceye” yürüttüğü başarılı bir çalışma, böylece meyvesini vermişti.
Terör örgütlerinin elinde bulundurdukları rehineleri kurtarmak, her istihbarat örgütü için kolay değildir.
Ne yerini bilirsiniz, ne rehinelerin başına geleceği…
Çünkü kana doymayan bir örgütün, ne zaman, ne yapacağını kestirmek mümkün olmaz.
Bu operasyonun başarısı ise “sabırla” yürütülen çalışmalar oldu.
Boks maçında rakibinin bütün dövüş görüntülerini izleyen boksör gibi, İŞİD’in bütün adımlarını, bütün ilişkilerini ve bütün davranışlarını tek tek analiz etmek, MİT’in önemli bir başarısıdır.
Örgüt üyelerini ikna, yönlendirme, yanıltma gibi “bildik” taktikleri kullanmış olması da gayet mümkündür…
Ama bütün bunların sonunda amacın hâsıl olması önemli, çaba ise sadece takdire değerdir.
Ancak, bir kesim çabaya takıldı, amacın hâsıl olmasına değil.
Hükümet üyelerinin ve cumhurbaşkanının 49 insanımızın kurtarılmasında kullandığı ifadeye takıldılar.
Bu bir operasyon muydu, yoksa örgütün rehineleri teslimi miydi?
Operasyonsa silahlı mıydı, silahsız mıydı?
Kan akmış mıydı, akmamış mıydı?
Bu işten kim kazançlı çıkmıştı, ülkemiz mi, örgüt mü?
Kullanılan araç ne olursa olsun, bundan kazançlı çıkan ülkemiz olmuştur, insanlık olmuştur.
Bir istihbarat örgütü, elini kolunu sallayarak gidip, rehine kurtarmaz.
MİT’in ülke dışında operasyon yapma yetkisi aldıktan sonra, bu yetkiyi ilk kez 49 insanımızı kurtarmada kullanması çok önemli.
Bunu yaparken, kendine has metotlarla yapmasından daha doğalı da olamaz.
Bütün dünyada rehinelerin nasıl kurtarıldığı, daha sonra okuduğumuz ayrıntılarda belli.
Hatta bunların çoğu, önemli sinema filmlerine bile konu edilmişti.
Bazen kazançlı çıkayım derken, kaybetmek mümkün.
Bazen bir hatayla, rehinelerin tümünün can güvenliğini tehlikeye sokmak da mümkün...
Bu bir siyasi çaba değil, bir makam sevdası, bir kazanç kapısı değil.
Bu, size umut bağlayan insanların canını kurtarma girişimidir ve en zorudur.
Bu açıdan sabırla, ilmik ilmik örülen bir operasyon ve onun getirdiği başarı var ve bu başarı, başta rehinler ve onların yakını olmak üzere, güldürdüğü milyonlarca yüz var.
Yüzü asılanlar da var elbet…
Onların yüzü, hiç gülmemek üzere, yürekleriyle birlikte büzülüp, bir kenara atılmış ama ne yazık ki, bunun farkında bile değiller…
Tweetimden seçmeler
Mehmet Baransu, Önder Aytaç ve Emre Uslu halen İŞİDmemiş. Bu gidişle de asla hakikati İŞİDemeyecekler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.