Naif Karabatak
Muhalefeti Bilmeyen Müzminler
Muhalif insanlar, aynı zamanda ufuk açan insanlardır. Her şeye evet demek yerine, farklı pencereden bakanların olması güzel ama muhalefeti bilirsen…
Aksinde ise sadece müzmin olarak kalırsın.
Müzmin muhalifler, sadece karşı çıkar; neye karşı çıktıklarını bilmedikleri gibi, ir çözümleri de yoktur bir yaraya merhem olmaları da söz konusu değildir.
Sadece karşı çıkılması emredilmiştir ve başını emme basma tulumba gibi sallayarak, denileni yaparlar.
Yaşadıkları süre boyunca, -kendileri de dâhil olmak üzere- insanlığa beş paralık faydası olmayanlar, muhalif ses yükseltirler. Aslında seslerini yükselttiğini ve o saçmalıklara inananın olduğunu sanırlar.
Gezi Parkı adıyla ortaya çıkanların taleplerini gördüğümüzde, ne kadar fikren boş olduklarını görüp, üzülmüştük. Muhalefeti bilmeyen müzminler, böyle oluyormuş diye de öğrenmiş olduk.
Benzerinin Kıbrıs’ta da olduğunu gördüm, yine üzüldüm.
1974 yılında “Kıbrıs Barış Harekâtı” ile Rumların zulmü sonlandırılmış, Kıbrıs’ta yaşayan Türkler ve Türkiye’den gidenlerle yeni bir Kıbrıs oluşturulmuştu.
Ancak, ada olması, bazı imkânsızlıkları da beraberinde getiriyordu. Bunların başında insanların en temel ihtiyacı olan ve hayatla eş tutulan su geliyordu.
Hava olsa da, suyun olmaması büyük eksiklikti.
Dört yanı denizle çevrili bir adada içecek su bulunamaması, denizden arıtılarak içme suyu sağlanması, hem yeterli değildi hem de sağlıklı denmezdi.
En azından kana kana içilecek bir su değildi.
1974’ten, 2015’e kadar 41 yıl geçmişti.
41 yıl boyunca nice hükümetler gelip, geçmiş, nice bakanlar görev yapmıştı.
41yıl boyunca Kıbrıslıların Türkiye’den en önemli talebiydi, bir yurdum su…
Bu sürede, 114 kilometreyi bulan bir uzaklığa su götürmeye kimsenin gücü yetmedi, bütçe de zaten buna imkân vermezdi.
AK Parti döneminde Kıbrıs’a su verilmesi için kollar sıvandı ve 114 kilometrelik bölümün yarıdan fazlası denizin altından olmak üzere çalışma tamamlandı ve su verildi.
Bu çabanın aslında tam da “İyilik yap, denize at; balık bilmezse Halik bilir” sözüne uygun olduğu görüldü.
Kıbrıs’ın muhalifleri ya da Kıbrıs’ın gezi kafalıları, kuru kuruya bir teşekkür edecekleri veya susacakları yerde “Aldığın canları getirdiğin su temizlemez” gibi bir pankartla protesto ettiler.
Muhtemelen eylemden sonra da getirilen suyu kana kana içmişlerdir.
Aslında onlar neyi protesto ettiğini bilmiyor, neye karşı çıktığını bilecek bir düzeye de erişmiş değiller.
Sadece muhalefet etmeleri gerekiyordu, ettiler…
İnsanlığa beş paralık faydası olmayan ve bana göre kendilerine de bir faydaları dokunmayanlar, sadece muhalefet etmeyi biliyorlar, hem de müzmince…
Aldığı canlar neymiş, söyleyemiyorlar.
Çünkü bu yapıdaki insanlar can alan “terör örgütleriyle” kol kola olmaktan utanmayanlardır.
Can alırken, can alındığını söyleyebiliyorlar.
Bugüne kadar hiçbir terör örgütüne karşı duruş sergileyemediler…
Eğer bir terör örgütüne karşı çıkıyorlarsa “kendilerinden olmadığı” içindir, terör örgütü olduğu için değil.
İnsanlara su getirmeye karşı çıkanların, üçüncü köprüye karşı çıkanlardan, yol yapılmasına muhalefet edenlerden, dünyanın en büyük havalimanı yapılmasına tepki gösterenlerden bir farkı yok.
Hangi görüşte olurlarsa olsunlar, neye inanırlarsa inansınlar, hangi mezhebe bağlı olurlarsa olsunlar ve hangi kimliği taşırlarsa taşısınlar, hepsi “Kemalist” zihniyetin farklı versiyonlardır.
Biz, “hiç kimse, hiç kimseye zulmetmesin” derken, muhalefeti bilmeyen müzminler, “bize zulmedilmesin ama biz zulmedelim” havasındalar.
“Bizi öldürmeyin”, diyorlar, haklılarda ama kendilerinin öldürme hakkı olduğunda çok ısrarlılar.
“Bize zulmedilmesin” diyorlar, haklılarda ama kendileri ellerine fırsat geçtiğinde zulmetmekten geri kalmadıkları gibi, fırsat elde etmediklerinde de terör örgütleriyle insanlara zulmetmeye devam ediyorlar.
Bu açıdan bütün terör örgütleri “Kemalist” anlayıştadır; iktidardayken zulmeder, iktidarda değilse darbeyle işbaşına geçer…
Darbe yaparken de giden canları umursamaz, ihaleye verdiği örgütlerin akıttığı kanın üzerine iktidar kurarlar…
Belki şimdi darbe yapamıyorlar ama en azından şartları olgunlaştırmak için az çaba harcamıyor, az insan öldürmüyorlar/öldürülmesine göz yummuyorlar; bir damla su vermekten aciz, muhalefeti bilmeyen müzminler…
Tweetimden seçmeler
Köyüne su veremeyen ülkeden, bir başka ülkeye su verir hale gelmek, sadece heykel yapan veya terörden nemalananların işi değil, olamaz da...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.