Naif Karabatak
Şimdi Bülent Arınç’a Vurulacak, Vur!
Siyasetin, yeri geldiğinde çok acımasız olabileceğini, Bülent Arınç örneğinde çok daha net görebiliyoruz. Birden bire başlayan salvolar, vefasızlığın geldiği noktayı gösteriyor.
AK Partinin kurucusu olan ve AK Partide büyük emeği olmakla kalmayıp, “milli selamet” geleneğinin de simge isimlerinden birisi, kuşkusuz Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tır.
25 Mayıs 1948 Bursa doğumlu olan Bülent Arınç, aynı zamanda avukattır. Milli Selamet Partisi’nin (MSP) Manisa Gençlik Kolları Başkanlığı ve Manisa İl Başkanlığı görevlerinde bulundu.
13 Ekim 1985'te Refah Partisi'nin İzmir’de düzenlediği Refah Gecesi’nde yaptığı konuşma nedeniyle yargılandı, 2 yıl ceza aldı. Ancak cezası uygulanmadı.
İki defa başarısız bir adaylık denemesi oldu. 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimlerinde Refah Partisi'nden Manisa Milletvekili seçildi. 1999 genel seçimlerinde Fazilet Partisi'nden Manisa milletvekili seçildi ve Fazilet Partisi Grup Başkanvekilliği görevini de yürüttü.
AK Partinin kurucuları arasında da yer alan Arınç, 2002 ve 2007’de Manisa, 2011 seçimlerinde ise Bursa’dan milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi.
19 Kasım 2002 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu ve bu görevi üç yıl yürüttü.
1 Mayıs 2009 günü yapılan kabine revizyonunda Başbakan Yardımcısı oldu. 2011 Genel Seçimlerinden sonra kurulan 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinde de Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü görevini üstlendi.
19 Aralık 2009’da Bülent Arınç’a suikast girişimi de oldu, ancak erken fark edilmesi “derin” operasyonun gerçekleşmesini de önledi.
Arınç, halen Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Bursa milletvekili görevini yürütüyor.
***
Bülent Arınç’ı, biyografisinden anlatmak, onu sıradan siyasetçi yapmaktan öteye gitmez.
Onun en büyük özelliği, TBMM’ye girmeden, insanlar üzerinde oluşturduğu etkisiydi. Kasetleriyle milyonlara ulaşan Arınç, görüşlerini aktarma şansı yakalardı.
O zamandan bu zamana değişen çok şey oldu; duygusallığıydı değişmeyen ve bir de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olan derin sevgisi ve bağlılığı…
Hatta zaman zaman gözyaşlarına boğulması bile muhalefetin eleştiri argümanlarından birisiydi…
Ama her şey bir çırpıda silinip atılabiliyormuş.
Siyaset acımasız çünkü…
Hem de aynı partilisi tarafından, yol arkadaşları tarafından ve medyası tarafından…
Çözüm sürecinde önemli bir adım olan Dolmabahçe görüşmesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “haberim yok” türü bir çıkışına ve “uygun görmediği”ni açıklamasına neden oldu.
Oysa Bülent Arınç, anbean haberinin olduğunu ve olmamasının zaten mümkün olmayacağını söyledi.
Çünkü çözüm sürecinin asıl mimarı, bugün cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Bütün siyasi riskleri göze alarak, bütün eleştirileri göğüsleyerek çözüm sürecini başlatan ve ısrarla sürdüren, bütün tepkileri göğüsleyen kişidir, Recep Tayyip Erdoğan…
Doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir iktidarın yanaşmadığı mayınlı tarlaya Recep Tayyip Erdoğan gövdesini koydu.
Zaman zaman sert çıkış yapsa da, bazen “çözümsüzlüğe mi gidiyoruz?” algısı oluşturulsa da, barışa odaklanan bir çözüm sürecinin baş aktörüdür.
Gerçekten haberi var mıydı, yok muydu bilemem ama Bülent Arınç’ın “olmaması gerektiğine” inandığı da bir gerçek.
Bu sözün üzerine Bülent Arınç’a karşı yapılan eleştiriyi geçip, saldırmaya varan salvolar, vefasızca…
Oysa aynı partide de olsa, cumhurbaşkanıyla, başbakan yardımcısı veya başbakan arasında zaman zaman görüş ayrılığının olması veya bir iletişimsizlik sonucu kırgınlık olabilir.
Bu, bütün yapılanı bir çırpıda silip atmayı gerektirmediği gibi, aralarında kriz olduğunu da göstermez.
Ancak, özellikle AK Partiye yakın medya organlarının ve yazarlarının bir yerden emir almışçasına Bülent Arınç’a yaptıkları salvo, çok yakışıksız.
Hele hele bunu “Abdullah Gül ve ekibi ayrılıyor” yorumu getirmek, her anlaşmazlıkta parti bölünüyor algısı oluşturmak ve AK Partiye yakın medyanın da bunu salvolarla bertaraf etme çabası anlaşılır değil.
Bülent Arınç, ona olan sevgisine rağmen, gerektiğinde cumhurbaşkanının da eleştirilebileceğini veya farklı düşünebileceklerini gösteren çok güzel bir örnektir.
Ancak, son olaylar gösterdi ki, aynı zamanda siyasetin bir vefasının olmadığı, bütün emeği, bütün çabayı, bütün çileyi bir tek kalemle ve bir tek çizgiyle çizebildiğidir.
Ben, böyle siyaseti sevmiyorum…
Tweetimden seçmeler
Sizin için önemli olan ve değer taşıyan şeyin, bütün dünya için önemsiz olması, gözünüzdeki değerini hiç düşürmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.