Naif Karabatak
Siyasetin Boş Vaatleri
Seçim yaklaştıkça uçuk kaçık vaatler duymaya başladık, daha da çok duyacağız. Siyasetin boş vaatleri olarak da tarif edeceğimiz bu sözlere inanan kaldı mı, merak ediyorum.
Özellikle seçim zamanında siyasi partilerin halka çeşitli vaatlerde bulunması doğaldır.
Ancak bunun için bazı kriterler de lazım.
Mesela verilen her sözün hayata geçiyor olması lazım.
Elbette imkânsız yoktur, imkânsızmış gibi görünen vardır ama bir de realite vardır.
Bekâra karı boşamak kolay derdi atalarımız, muhalefete de iktidarda savurmak kolay olmalı.
Söylediğiniz söz, laf olsun diye söylenmiş olmamalı; bir bütçesi, bir kaynağı, yasal bir dayanağı olmalı.
Bugün anayasa değişikliğine karşı çıkanların, vatandaşın hayrına olan her yasa değişikliğini anayasa mahkemesine götürenlerin, yasal düzenlemeyle vatandaşı rahatlatacak kararlar alacağını söylemesi inandırıcı olmaz.
Öğrencilerin bursuna göz dikip, Anayasa Mahkemesine götürenlerin, öğrencinin bursunu arttırması da inandırıcı olmaz.
Emekli maaşını arttırmayı değil, ikramiye vermeyi söylemek, “promosyon pazarlığı”nın hayata geçmek üzere olduğu bir zamanda inandırıcı bulunmaz.
Emekli maaşının hangi kaynaktan ödendiğini bilmeyen, dilediği kadar ikramiye vereceğini, dilediği oranda zam yapacağını söyleyebilir ama bir süre sonra “Emekli maaşını ödeyecek kaynak” bulamaz.
Üstelik bunu söyleyen SSK’yı batıran bir genel müdür olunca hiç inandırıcı gelmez.
Halkın tercihine hakaret edip, “makarnacı, kömürcü” derken ve bu şekilde siyaset yaparken, “sosyal destekleri” arttıracağını söylemek de inandırıcı olmaz.
Siyasette tutarlı olmadığınız zaman, vaatleriniz de tutarlı olmaz.
Dün eleştirdiğinizi bugün yapmak durumunda kalırsınız.
Dün karşı çıktığınızı bugün vaat eden olursunuz.
İlla kalsın diye uğraştığınız ve bunu siyasetin tek çıkar yolu olarak gördüğünüz düzenlemeleri kaldıracağınızı söylemeniz de inandırıcı olmaz.
Köprüye karşı çıkarken, köprü vadedemezsiniz.
Havalimanlarına karşı çıkarken, havalimanı yapacağınıza kimseyi inandıramazsınız.
Çılgın projeleri engellemek için uğraşırken, hiçbir çılgınlık yapamazsınız.
Aksaray gibi ülkenin itibarını öne çıkaran yatırımı dilinize dolamışken, yüz ağartacak hiçbir yatırımda bulunamazsınız.
Elbette imkânsız bir şey yoktur.
Ve devletin halkına daha iyi yaşam sunma sorumluluğu vardır.
Mesela elektriği bedava verebilirsiniz, sudan para almazsınız.
Sonra doğalgazı da vatandaşınıza hediye edersiniz.
Telefonu da, interneti de, benzini de, mazotu da…
Ama bunu bir ay yaparsınız, iki ay yaparsınız…
Ya Yunanistan gibi kapıya kilit vurmaya hazırlanırsınız ya da bırakır gidersiniz.
“Herkese iş, aş, Haydar Baş” sözü, slogan olmaktan öteye gitmez.
Zaten herkesin bir işi ve bir aşı var ama ne kadar yeterli, ne kadar karın doyuruyor, tartışılan o.
Mazotu dilediğiniz kadar ucuzlatacağınızı söyleyip, özellikle çiftçinin gönlünü alabilirsiniz ama zaten çiftçiye destekleme verildiğini ama bunun adaletsiz bir şekilde dağıtıldığını, tarlayı işleyenin değil, mülk sahibinin faydalandığını gizlersiniz…
Kredi kartı borçlarının sıfırlanmayacağını bilirsiniz, yeniden yapılandırma için bir imkân sağlanmasına çalışırsınız ve zaten bunun defalarca denendiğini unutursunuz.
Oysa uygulama imkânı olmayanları söylemenin bir âlemi yok.
Rüşvet dağıtarak oy toplamak ahlaki değildir.
İnsanların üç kuruşa tav olacağını sanmak, koca bir millete hakarettir.
Daha kolayı var, ondan bahsedin…
Mesela adaletsiz vergileri kaldıracağınızı söyleyin.
Asgari ücretten vergi almayın, emeklinin zammını yaparken, kayıpları önleyerek yapın.
Deprem vergisi diye çıkartılan “geçici” vergilerin nasıl kalıcı hale getirildiğini söyleyin ve bu ayıbı önleyeceğinizden bahsedin.
Eğitimde fırsat eşitliği olacağından söz edin.
Fahiş hale gelen SSK primlerini makul hale çekeceğinizi söyleyin.
Elektrik ücretinden alınan haksız vergilerin kalkacağını söyleyin.
İçme suyu fiyatının en asgari düzeyde tutulacağından bahsedin, fakir fukaraya bir bardak suyu çok görmeyin.
Gıda maddelerinden çokça alınan ama lüks tüketimden neredeyse hiç alınmayan KDV’ye bir çare bulacağınızdan bahsedin.
Her şey para değil tabi…
Özgürlükten bahsedin mesela…
Herkesin inancını dilediği gibi yaşayacağını, anadilini dilediği gibi ve dilediği alanda kullanacağından söz edin.
Kimsenin, kimseye üstün olmadığını söyleyin.
Darbe anayasasının bir ayıp olduğunu ve göreve geldiğinizde ilk işiniz onu çöpe atıp, devletçi olmayan, yasakçı olmayan, kısıtlayıcı olmayan, kimseyi ötelemeyen özgür ve sivil bir anayasa yapacağınızı söyleyin.
Yasalardaki saçma sapan yasaklara son vereceğiniz ve kimsenin düşüncesinden dolayı yargılanmayacağını ama silahlı eylemlere de asla müsaade etmeyerek, halkın can ve mal güvenliğini kutsal bileceğinizi söyleyin.
Öyle Molotof atanı, sağa sola bomba saçanı, eline silah alanı bize kahraman diye gösterip, alınlarından öperken, onuruyla yaşama mücadelesi verenleri de onursuzlukla suçlamayın.
Boş laf söylemek kolaydır ama dün kimin alnından öptüğünüz, kimin yanında olduğunuz, kimin karşısında durduğunuz, kimlerle kol kola olduğunuz ve iktidar için ne kadar küçüldüğünüz çok önemli ve unuttuk sanmayın…
Tweetimden seçmeler
Asla iktidara gelmeyeceğinden emin olanlar, hayata geçmesi imkânsız vaatlerde bulunur. Umut kapısı, taş kuşa değmese, kuş taşa değebilir :):)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.