Naif Karabatak
Tarih sizi affetmeyecek
Yazımın başında belirteyim, hangi fikirde olursanız olun, lütfen yazımı önyargısız okuyun ve mümkünse hiçbir yazıyı önyargıyla okumayın.
Helikopter kazasında şehit olan 17 asker, farklı illerde, doğdukları yerlerde toprağa verildi. Her ilde bildik görüntüler vardı; hüzün, gözyaşı, acı, nefret, öfke, kalabalık ve duygusal anlar…
Hepsine bir hikâye yerleştirenler, şehit olanların sivil hayatını irdeledi, eşini, çocuğunu, özlemini, acısını ve sevincini yansıtan karelerle dramatik sahneler ortaya çıkardılar.
Resimdeki de böyle…
Şehit Kara Pilot Yüzbaşı Anıl Barış Çetin’in İngilizce öğretmeni 2 yıllık eşi Çiğdem Çetin, eşini uğurlarken hırkasını koklamaktan geri durmuyordu.
Manisa’nın Turgutlu ilçesinde düzenlenen cenaze törenine 20 bine yakın insan katılmıştı.
Sayı pek önemli değildi aslında.Önemli olan yaşattığı acıların bıraktığı onulmaz izlerdi.
Zira yurdun dört bir yanında şehit düşenler, benzer kalabalıklarla, benzer tablolarla uğurlanıyordu.
Dağda ölen için de “görmediğimiz” acılar bir yerlerde yaşanıyordu.Ölenin kim olduğu, neci olduğu, neler yaptığı anne, baba, eş veya çocuk için çok önemli değildi.Ölenle ölünmezdi ama her gün ölür ölür dirilirlerdi.
Her iki kesimde de büyük acılar, büyük ayrılıklar ve onulmaz yaralar açılıyordu.
Değişen ne oluyordu, sorun burada.
30 yılı aşkın bir süredir bu ülkede terör var, eline kan bulaştıranların isimleri değişse de, devletten yana veya devlet karşıtı olsalar da yaşattığı acılar değişmedi.
Farklı kimliklere büründüler kimi zaman.
Bazen derin devlet oldular, bazen Ergenekon ismini seçtiler, bazen Hizbullah, bazen PKK ve daha çokları…
Hepsinde de yaşattıkları acıydı, saldıkları korkuydu, yüreklere ektikleriyse kindi, nefretti.
Ortada sorun olduğu söyleniyordu.
Kimi Kürt sorunu var diyordu, kimi bunun terör sorunundan ibaret olduğunda ısrarlıydı.
Sorunun ne olduğu kimilerini ilgilendirebilirdi ama evine ateş düşen, yuvası yıkılan, eşini, babasını, annesini veya yavrusunu kaybeden içinse anlamı; yüreklere verdiği acıydı, gerisi hikâyeydi.
Oysa sorunu çözmek çok basitti.
Daha düne kadar Kürtçe şarkı söylediği için içeriye atılan, işkence gören insanlara o acıyı yaşatanlar, bugün dileyenin dilediği müziği dinlediğini görünce “eyvahben ne yaptım” diye dizini dövmüyorsa insanlığı tükenmiş demektir.
Yarın da, bugün söylenenler için dövünen çıkacak.
Bir kişiyi öyle veya böyle kurtarmak için açlık grevi yapanlar var.
O insanların ölmemesi için başkalarının ölümünü hiçe sayanlar var.
Yine o insanlar “ölürse ölsün” deyip, başkasının ölümüne rıza gösterenler var.
Ve her iki taraf da biliyor ki, bugün değilse yarın bu yaşanan acılara sebep olan gerekçelerin hepsi ortadan kalkacak.
Öyle veya böyle kalkacak.
Çok acı yaşatsa da, çok insan ölse de, akan kanlar oluk olukaksa da gündemde bile olmayacak konular.
Çünkü her şey aslına dönecek.
Her şey olması gerektiği gibi olacak.
Ve hiç kimse dünyada yaşananlara kayıtsız kalmayacak.
Bugün kendi anadilinde “anadilde eğitime sıcak bakmıyorum” diye burun kıvıranlar, kendi anadillerinde eğitimin yasak olmasını hesaplayıp, değerlendirmede bulunmuyorlarsa…
Bugün “Abdullah Öcalan’a tecrit kaldırılsın” diye insanların ölmesine sebep olanlar varsa…
Herkesin kendi dilinde savunma, konuşma, düşünme, yazma hakkının olduğuna kanaat getirmiyorsanız veya bunlar olsun diye insanların ölmesini seyrediyorsanız.
Unutmayın ki, bugün değilse bile yarın tarih sizi affetmeyecektir.
İster devletten yana olun, ister ulusalcı takılın, ister milliyetçi olun, ister ırkçı bir kimliğe bürünün, ister terör örgütünden yana durun, hepiniz çok büyük bir vebal altındasınız.
Yarın serbest olacak konular için, bugün insanları boş yere öldürüp, yürekleri boş yere dağlıyorsunuz.
“Bütün bunlar için mücadele mi gerekli” diyorsunuz.
Bırakın onu “insanca” yapalım.
Bu hakların bir insan hakkı olduğunu savunan bizler gibi insanları da “kafatasçı” safına çekip, “ölümden haz alan” vampirler sınıfına sokmadan halledin.
Mecliste açlık grevi yapan BDP’liler, kurulun sofraya, tok karnına ve sağlıklı düşünerek karar verin.
Hayat öyle de güzel böyle de…
Bütün istediklerinizi bugün alamayabilirsiniz ama bu yarın alınmayacak manasına gelmez.
İstenenleri vermeyen iktidar ve muhalefet mensupları da bilmeli ki, bugün “omuz silktiğiniz” bütün haklar, “insanların ana sütü gibi bir hak” olduğunu yarın anlayacaksınız ama ölenlerin vebali, sizlerin suratına çarpılacaktır.
Twitimden seçmeler
Sahte isimle sağa sola sataşanlar, birisini suçlarken, bilinçaltını harekete geçirdiklerinin farkındalar mı? O dediğiniz siz olmalısınız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.