Açık Konuşan İnsanları Severim

Açık konuşan insanları çok severim. Konuşunca açık konuşacak. Kafasının bir köşesinde bir şeyler saklamayacak. Karnında biriktirdikleri olmayacak. Kini de, nefreti de, sevgisi de açık olacak. Tıpkı Stoltenberg gibi…

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, lafı eğip, bükmemiş…

Demokrasiden hiç söz etmemiş…

İnsan haklarından dem vurarak, kelimelerin arasına serpiştirilen farklı niyeti de olmamış.

Zulme sessiz kalamayacaklarını, mağdurun yanında her daim olacaklarını belirterek, çeşitli kuyruklu yalanlar uydurmamış.

Minik bedenlerin kurşuna dizilmesini seyredemeyecekleri yalanına da sığınmamış. Hele hele gece rüyalarına giren minicik yavruların kâbus dolu gece yaşattığını, uykunun artık haram olduğunu, bu zulmün bitmesi gerektiğini de söylememiş.

Gencecik kadınların parçalanmasını, tecavüze uğramasını, hamile karnının deşilmesinden de bahsetmemiş, uykularını kaçıran bu vahşeti de anlatarak, “artık dur demenin zamanı geldi” dememiş…

Ne lafı eğmiş, ne lafı bükmüş…

Ne kelimelerin arkasına sığınmış, ne cümleleri yuvarlamış.

Ne batının hassasiyetinden bahsetmiş, ne insanlığından, ne duyarlılığından, ne modern dünyadan ne de en temel haklardan…

Hukukun anlaşılmaz cümlelerinin arkasına da sığınmamış.

Ne diyecekse, onu demiş; dobra dobra…

Bütün Müslümanların gözünün içine baka baka…

Bütün İslam dünyasını hedef alarak, diyeceklerini direkt söylemiş, yani dümdük…

NATO Genel Sekreteri Jens StoltenbergBu savaşı Müslümanlar için yürütemeyeceğiz” demiş.

O kadar kolay söylemiş ki, insanın alnından öpesi geliyor.

Genel sekreter, Suriye’deki çatışmanın Batı ve İslam dünyası arasındaki bir savaş değil, “radikalizm ve terörizme karşı savaş olduğunu” söylemiş…

Söylediklerinin içinde belki bir tek doğru var, o da bu…

Genel Sekreter bir gerçeği daha itiraf etmiş; “Bu savaşta Müslümanlar ön cephede. Kurbanların çoğu Müslüman ve IŞİD’e karşı savaşanların çoğu da Müslüman. Bu mücadeleyi onlar için yürütemeyiz

Bir böcekten bahseder gibi bahsetmiş adeta…

Bizim hassasiyetlerimiz içersinde “Müslümanlar” yok demek istemiş.

Bir başka dine mensup olsaydı tavrımız bu olmazdı demeye getirmiş.

Müslümanlar bir birini öldürürken, ne diye müdahale edelim demenin bundan daha açık ve daha net şeklini bulamamış.

Ama bir başına bırakacak da değil elbet…

Genel Sekreter, yapabileceklerini de söylemiş; “Ön planda olan şey ise, yerel güçleri kuvvetlendirmek. Bu kolay değil ama tek seçenek bu

Yani kendi tabiriyle radikalizmi ve terörü desteklemek…

İnsanlıktan yoksun gruplara silah vermek…

Tek amaçları ya Esed kalsın ya da Esed gidecekse biz kalalım zihniyeti…

Bunun için hiç acımadan önüne geleni öldüren düzensiz, başıboş ve olabildiğince zalim…

Bir ülke İŞİD’i destekleyecek, bir ülke PYD’yi, bir ülke başka başka terör örgütlerini…

Hepsi de Esed’in varlığını ve zulmünü devam ettirmesi için uğraşacak.

Bunu yaparken de Esed’in “şu toprak da sizin olsun” rüşvetine kanıp, “devlet kurduk” sanacak kadar aptallaşacaklar…

Ve günü geldiğinde, bütün ülkelerle birlikte “rüşvet verdikleri yerleri” kanla geri alacaklar…

Beş yılı aşkın bir süredir Suriye’de masum insanlar ölüyor.

Esed öldürüyor, terör örgütleri öldürüyor, İŞİD’i vuracağız diye giren batılı güçler öldürüyor ama İŞİD ve diğer terör örgütlerinin kılına bile zarar gelmiyor.

Bütün batı, gözümüzün önünde iğrenç bir oyun oynuyor.

Bunlara Rusya ve İran gibi terörden beslenen ülkeler de eklenince işin içinden çıkılmaz hale geliyor.

İsrail, öldürülen Müslümanların sayısına seviniyor, gün geçtikçe zil takıp oynuyor.

Nato ise müdahale edemeyeceğini söylüyor. Çünkü ön planda olan Müslümanlar…

Bu savaş batıyla İslam dünyası arasında da değil.

Yani batıyla İslam Dünyası arasında olsa, kesinlikle müdahale edip, yerle bir edecekler…

Hem ölen de Müslüman, öldürülen de…

Ve halen uyanmıyoruz.

Elin adamı açık açık gerçek niyetini ortaya koyarken, buradaki aptallar, kendi insanını bir hiç uğruna ve bir zalimi ayakta tutmak için vuruyor, öldürüyor, süren zulme zulüm eklemekten öte bir şey yapmıyor.

Ve bunu yaparken de, utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan “Allahu Ekber” nidaları arasında yapıyor.

Elin gavuru” dersiniz ama bir Nato Genel Sekreteri kadar açık sözlü olamıyorsunuz, münafıklar gibi gerçek niyetinizi gizleyerek, kendi öz kardeşinizi katletmeyi sürdürüyorsunuz.

Yazıklar olsun sizin Müslümanlığınıza da, insanlığınıza da…

Tweetimden seçmeler

Ne mal istedim ne mülk; iki simit, iki çay, bir de sen. Başımızda uçuşan martılar, ayağımızın altına serilen deniz ve uçsuz bucaksız gökyüzü...

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi

Mantı

12 Ağustos 2024 Pazartesi 16:20