Naif Karabatak
İktidarla Değişen İdareciler
İdarecilerin nasıl değişeceği, aslında yasalarla belirlenmiş olmasına rağmen, her dönem de farklı şekilde uygulandı. Bugün idareci atamalarına karşı çıkanların, dün iktidarla değişen idarecileri unutmuş olamazlar. Sadece bu değil çok daha adaletsiz uygulamalara imza attığını unutabilirler ama unutmayanlar var. Ancak bu durum, bugünkü adaletsizliğe de gerekçe olmaz/olmamalı.
İdareci atamasına nasıl baktığımı yazının girişinde söylemiş oldum, detaylandıracağım ama önce sizlere bir özgeçmiş aktaracağım…
***
Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümünden mezun olduktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmen olarak atandı. 2007 yılında yüksek lisansını tamamladı. 7’si Uluslararası hakemli dergilerde olmak üzere toplam 9 makalesi var. TÜBİTAK’tan 3 defa yayın teşvik ödülü aldı.
TÜBİTAK tarafından düzenlenen Biyoloji Bilim Danışmanlığı ve Proje Danışmanlığı gibi etkinlikleri başarıyla tamamladı.
2009 yılında Genç Girişimcilik ve İnovasyon Projesi’nde 36 ilden 108 okul arasında birinci olarak, 5 öğrencisi ile Amerika gezisi kazandı. Bu Proje 2013 yılına kadar devam etti.
2004-2008 yılları arasında bazı üniversite projelerinde araştırmacı olarak katıldı.
2010 yılında 6. Uluslararası Bilim Temelleri Bilgi Yarışmasında bir öğrencisi Biyoloji Alanında Uluslararası birincilik kazandı.
2010 yılında The impossible is possible (İmkânsız Mümkündür) adlı programa 6 öğrenci ile beraber davet edildi.
2010 yılından beri kent geneli Biyoloji Bilgi Yarışmasını Biyoloji Kulübü Öğrencileri ile birlikte yapıyor. Yarışmaya Her yıl en az 52 okuldan olmak üzere 650’den fazla öğrenci katılıyor.
Okulda kurduğu Biyoloji Kulübü ile her yıl Ekim-Kasım aylarında Mevsimsel grip ile ilgili olarak çeşitli bilgilendirme ve sunumlar yapıyor, öğrencilerle ders dışı laboratuar çalışmalarına katılıyor, özellikle bitki gelişimi ile ilgili birçok bitki ekimi ve gözlemi her yıl düzenli olarak yapılıyor, Çevre temizliği, farkındalık gibi birçok etkinliğide yine öğrencileri ile birlikte yapıyor.
Biyolojide Olimpiyat ve proje çalışmalarına yönelik olarak çeşitli çalışmalarını halen sürdürüyor.
2012 yılında Milli Eğitim Bakanlığında 24 Kasım Öğretmenler Günü Dolayısıyla yılın öğretmeni seçiminde ilk kez düzenlenen “Eğitimde Fark Yaratan Öğretmenler” Teması ile yılın öğretmeni seçildi.
2012 yılında ENKA Okullarında düzenlenen Uluslararası Sosyal Girişimcilik Projesine 10 öğrenci ile katılım sağlandı ve halen öğretmen olarak göreve devam ediyor.
***
Yazmaktan yoruldum desem yeridir ama bütün bunlar sadece bir kısmı. Özgeçmişini okuyunca kesinlikle MEB’deki idareci puanlamasında 100 üzerinden 100 almıştır diye düşündüm. Çünkü o kentte (o kentin adı da, öğretmenin ismi de bende kalsın) uluslararası başarısı olan öğretmen sayısı neredeyse hiç yoktu.
Maalesef 85 puan almış ve idareci olamamıştı. Hiçbir uluslararası veya yukarıdakilere benzer başarısı olmayanlar bile 99-100 puan alabilmişti…
Şimdi bu adalet mi, değil elbet.
Sadece adaletsizlikle de değerlendirilmez, getirilen usul ve esasların, yetkiyi elinde bulunduranlar tarafından keyfi kullanıldığını da gösterir ve o zaman usul ve esas getirmenin bir mantığı olmaz…
***
Bu sistemi daha önce eleştirdiğim için içim rahat. Sadece okul idarecisi değil, “müdür/idareci unvanı” alarak emekli olana kadar hiçbir başarı gösteremeyenlerin her atamasında “mahkeme kararıyla dönme”sinin de adaletsiz olduğunu ve “müdürlük” unvanının bir hak değil, yaptığı başarıya göre sürdürülebilir olmasını savunuyorum.
Gelelim muhalefetin acımasızca eleştirisine…
CHP’li Haluk Koç’un istisnai kadrolardan yararlanan 85 kişinin torpilini sorgulamasına katılıyorum ama keşke bunu söyleyen Koç’un kendi basın danışmanı da Turizm Bakanlığında istisnai kadroyla atanıp, şişkin maaş alanlardan olmasaydı… (O kadar kusur, kadar kadı kızında da olur mu diyelim!)
Bakanlıklarda, valiliklerde ve belediyelerde bulunan özel kalem müdürlükleri, tam anlamıyla hem kamuya sıçrama tahtası, hem de kısa yoldan müdür olmanın tek yolu olarak biliniyor ve öyle de kullanılıyor.
Ama bu, sadece AK Parti döneminde böyle değil ki, her dönemde böyleydi ve o kadrolar yıllardır var ve sürekli “yandaş” lehine kullanılıyor. Hatta Haluk Koç bunu eleştirirken, CHP’li belediyelerin istisnai kadrolarından kimler yararlanıyor, bunu da söylese ya…
İstisnai kadroların yıllardır bu şekilde kullanılması, sistemin yanlışlığını değil, yetki sahiplerinin bunu kötüye kullandığını gösterir.
Peki eskiden, yani bugünkü sistemi acımasızca eleştiren muhalefetin iktidarında atama sistemi nasıldı?
Hiç ayrım yapmıyorum, CHP, MHP, DYP, MSP veya ANAP iktidarında/koalisyonunda, iktidarla birlikte istisnasız bütün müdürlükler değişirdi. Sadece müdürlükle kalınmaz, yardımcılıklar da değişirdi. Onunla da yetinmezler, memurları en ücra köşelere sürgün ederlerdi.
Sadece işçilere yasal olarak güçleri yetmezdi; onları da il içinde, en ücra köşeye sürer veya zor işlere atarlardı…
Bugün muhalefetin arkasını boş bulup savurdukları sistem, onlar zamanında “bizim partiden değilse sürüm sürüm sürünsün” şeklinde uygulanırdı. İş bilmek, alanında uzman olmak, dürüst olmak falan filan gibi teferruatlarla kimse uğraşmazdı.
Bizden olan ve bizden olmayan vardı.
Bizden olmayanın haritadan yer beğenmesine bile fırsat verilmez, kendilerince en kötü yere atanmasını hak bilirlerdi. Çünkü kendilerine yapılan da benzerdi.
Bir yanlışı eleştirmek güzel ama onu siz yapmadığınız müddetçe…
Ben yapmadığım için rahatlıkla söylüyorum, o gün de sistem adaletsizdi, bugünkü de keyfi tutuma bırakıldığından dolayı adaletsizdir.
Ve bu böyle gitmemeli…
Tweetimden seçmeler
Ne olduğunuz elbet önemli ama kimlerle olduğunuz da bir o kadar önemlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.